Türkçe English

Babalıkla ilgili bazı sorular...



Üvey babanın rolü nedir?

Soru: Sekiz aylık evliyim. Kızım yedi yaşında ve üvey babasını istemiyor. Üvey babanın çocuğa kendisini kabul ettirmesi için nasıl davranması gerekir? Üvey babanın rolü nedir? İkinci evliliğimin bitmesini istemiyorum, nasıl davranmalıyım?

Yanıt: "Üvey baba" veya "öz baba", ne olursa olsun bir “babanın” varlığı hayatı olumlu olarak etkileyebilir. Bunun kriterlerini söylemek zor belki ama; öncelikle "babanın" da bu ilişkiyi istemesi önemli. En önemli koruyucu faktörlerden belki de birincisi, annenin davranışlarında gizli olabilir. Yani, anne bilerek veya farkında olmaksızın babaya "babalık" yapma konusunda yardımcı olabilirse babanın işi de kolaylaşacaktır. Annenin onu "desteklemesi", "yardımcı olması", "zorlayıcı olmaması", "engel çıkarmaması", "kendi çocuğu ile bir olup, babaya karşı saf tutmamaya dikkat etmesi" çok önemli. Üvey babalıkta en önemli noktalardan biri "saygı" çerçevesini iyi kurmak. Yani üvey babaya "abi" diye hitap edilmemeli, ya da baba kızına "fazlaca şakacı, sınırları gözetmeksizin yakın" olamamaya özen göstermeli. Bunların üzerine, gerisi zaten zamanla, belli bir güven oluştuktan sonra şekillenecektir. Acele etmek belli bir doğallığı zedeleyebilir ve bu ilişkiden herkesin karşılıklı olarak alabileceği zevki azaltabilir.

Babasından bir yıl ayrılması oğlumu nasıl etkiler?

Soru: Oğlumuz henüz 19 aylık. Şu sıralar yeni yeni “baba” demeye başladı ve babasıyla çok keyifli vakit geçiriyor. O işteyken resimlerini bana gösterip öpücükler veriyor. Bunları size anlatmamın nedeni, ayrı şehirlerde yaşama kararımızın oğlumu nasıl etkileyebileceğini merak etmem. Boşanma gibi bir durum değil bahsettiğim. İş hayatıyla ilgili olarak, ayrılmamız gerekiyor. Anneanne ve dedeyle yaşayacağız. Bu, 1 yıl sürecek. Acaba doğru bir karar mı? Bir sene daha ertelememiz daha mı doğru olur? Oğlumuzun psikolojisi bu durumda ne olur?

Yanıt: Ayrılık tabii ki zor, keşke olmasa. Ancak, ülkemizde askerlik, mecburi hizmet gibi nedenlerle özellikle doktorlar çocuklarından, ailelerinden ayrı kalmak zorunda oluyorlar. Hiç olmazsa ilk 1,5 sene içinde babası ile birlikte olması, temel güvenin oluşmasının beklendiği yıllarda, annesinin yanında, babasının da var olması koruyucu olmuş. Babası ile tanışmış. Tabii ki bu dönemde ayrı kalacak olması onun ve sizin için önemli bir stres etkeni. Ancak bu stres etkeninin onun için en düşük düzeyde sıkıntıya sebep olması için bir takım noktalara dikkat etmek iyi olacaktır. Örneğin, bu bir yıllık ayrılık döneminde sık sık bir araya gelinebilir. Bir-iki gün dahi olsa, ayda bir-iki kez dahi olsa babasını görmesi sıkıntıyı hafifletici olacaktır. Öte yandan anneanne ve dedenin varlığı koruyucu olabilir. Özellikle dedesinin onunla daha aktif zaman geçirmesi iyi olacaktır. Benim bilgilerim ve gözlemlerime göre, erkek çocuklarında babanın varlığı özellikle 3-5 yaş arasında ve ergenlik dönemlerinde daha kritik bir önem taşıyor. Bu nedenle bu dönemi ertelemektense daha erkenden atlatmak daha iyi de olabilir. Öte yandan belki de en önemli unsurlardan birisi de, ayrılık sürecine sizin verdiğiniz tepkiler. Sizin olumsuz etkilenmeniz de ona doğrudan yansıyacağından, sizin keyfinizin ve sağlığınızın yerinde olması çok koruyucu olacaktır. Sayılı günler çabuk geçer.

Eşime nasıl davranmalıyım?

Soru: Benim sorunum eşimle. Ama belki de aslında benimdir sorunlu olan. 1,5 yıllk evliyim ve 7,5 aylık kızım var. Eşim çok agresif, en küçük şeyleri büyütüp sorun yaratıyor. Çok çabuk sinirleniyor. Evliliğimizin ilk zamanlarında çok problemlerimiz oldu. Sinirlendiği her anda eşyalardan alırdı hırsını ya da kendine zarar verirdi, duvarlara vurarak. Bazen korktuğumdan sesimi çıkaramazdım, sadece ağlardım. Sakinleşince “niye bu şekilde davrandığını” sorduğumda, “sana zarar vermek istemiyorum” derdi. Şimdi bir yerlere vurma huyu geçti, ama bu kez bana saldırıyor. Ya üstüme yürüyor ya da itiyor. Bir kerede tokat attı. Bu olaylar yaşanırken çocuk bağırışlarımıza çok ağlıyor, çok korkuyor. Bu çocuğu böyle büyütmek istemediğimden en son kavgamızdan sonra ayrılmak istediğimi söyledim. Ama kabul etmedi. Sonra uzun uzun konuştuk. Şimdi şiddet olmasa da artık, yine kıskançlık ve sinirlendiğinde bağırma huyları devam ediyor. Sinirlendiğimde ben de tepki gösteriyorum ve maalesef olaylar büyüyor. Bu kavgaların dışında aslında bana yardımcı, sevecen birisidir. Kavgalardan sonra pişman olup özür dilemesini bilen biridir. Beni mutlu ettiği anlar da oluyor. Sevgisinden de eminim, ama kavga anlarında ona nasıl davranmalıyım, yaklaşmalıyım bilmiyorum. Neler yapmalıyım? Yardımcı olursanız sevinirim...

Yanıt: Ben iki noktayı vurgulayayım: (1) Tüm bu atmosfer sizin de moralinizi ve düzeninizi bozuyor. Bu durum hoş değil. (2) İkili ilişkilerde bir şeylerin yolunda gitmemesi, ilişkilerin genel anlamda kötü gitmesi bir çok nedene bağlı olabiliyor. Bu nedenlerden belki de en önceliklisi kişilerin bireysel psikolojik, psikiyatrik yapıları, deneyimleri. Öte yandan, bu ikilinin nasıl olup da birbirleri ile birlikte oldukları, birbirlerini eş olarak seçtikleri, bu ilişkinin başlamasının hikâyesi çok da anlam kazanıyor. Yani birbirlerinde tamamladıkları, birbirlerinde karşılık geldikleri, belki onardıkları özellikleri neler? Bunların ortaya konması ve ilişkinin daha yapıcı ve onarıcı yönlerinin ortaya çıkarılması ve genel bir uyum sürecinin yakalanması zaman ve çaba gerektiriyor. Öncelikle siz neler yapabildiğinizi bir görün. Gerekirse ikili olarak bir üçüncü "uzmanın" görüşlerini alın. Yapacak çok şey var. Bir yerlerden başlamak lazım. Unutulmaması gereken birkaç nokta da (1) karşınızdaki kişi sizin idealinizdeki değil ve asla olmayacak. Onu tanıyın, onu değiştirmekten daha kolayı ideallerinizi ona göre yeniden gözden geçirmek. (2) ona güvenmek, güvendiğinizi belli etmek, eğer güvenmiyorsanız, ilk olarak güven arttırıcı önlemler almak, yani daha çok konuşmak, zaman ayırmak, anlamak için kafa yormak, yorum yapmadan dinlemek (3) İlk önce “acaba ben neye kızdım, neden tepki verdim?” diye düşünün. Değişmenize gerek yok sadece düşünün. kafa yorun. Bir şeyler her zaman değişir. Değişmeyen tek şey belki de değişimin kendisidir.

Babası kanser…

Soru: Yeğenim 5 yaşında ve yaşının gerektirdiği her şeyi yapabilen akıllı bir çocuk. Bir yıl önce babası akciğer kanseri oldu. Tedavi için başka bir şehre tayin oldular. Babasının hastalığı annesini ve yeğenimi çok etkiledi. Babası zaten asabi ve kendi dediğinin çocuğuna zorla kabul ettiren biriydi, hastalık sonrasında çocuğa şiddet de eklendi. Yeğenim evde çok huysuz. Anaokuluna gitti. Annesi öğretmenlerinin onu sevmediğini neden göstererek okuldan aldı. Anneden hiç ayrılmak istemiyor. Annesiyle olduğu ve babasının dışarıda olduğu zamanlar huzurlu. Şimdilerde, evleri soğuk olmasına rağmen çırılçıplak soyunup yatağa uyumaya gidiyormuş. Durumdan endişeleniyoruz. Anlattıklarım ışığında yol gösterin lütfen. Psikologa gitmeli mi? Anne nasıl davranmalı?

Yanıt: Özellikle babasının ciddi hastalığı, iki kez taşınma, babanın sert davranışları hepsi çocuk için stres nedenleri. Öncelikle bunlar ve bunlar gibi ek stres nedenlerini belirlemek (örneğin annenin de depresif hissetmesi, çocukta dikkat sorunları vs), mümkün olduğunca sosyal desteklerle (akraba, komşu, arkadaş, bakıcı, öğretmen, psikolog vs.) stres etmenlerini azaltmak ve olası diğer nedenleri daha ortaya çıkmadan tedbir almak (yani anneye destek olmak ve onu güçlendirmek gibi). Bunla ilk adımlar, tabii gerekirse tıbbi, (ilaç vs), psikolojik (terapi, aile tedavileri) yardımları alabilirsiniz.

Eşimi baba olmaya nasıl ikna etmeliyim?

Soru: Ben 24 yaşındayım, eşim 26 yaşında. Ben inanılmaz derecede çocuk istiyorum, eşim çok istekli değil. Benim fiziksel değişimimden ve çocuğu ona baba dediğinde bunalıma girmekten korkuyor. Sanki baba olunca yaşlanacağını düşünüyor. Benim kilolarımla çok ilgilenir. Çocuk sahibi olursam hep “şişko” kalacağımı düşünüyor. Sonradan pişman olmak da istemiyorum. Onu baba olmaya nasıl ikna etmeliyim?

Yanıt: Gerçekten bazen insanlar anne ya da baba olmaya henüz hazır hissetmeyebilirler. Öncelikle bunun belli sebepleri olabilir. Örneğin, gelecek planlarının net olmaması (şehir değiştirme ihtimali, iş değiştirme ihtimali vs.); parasal zorluklar ve çocuğun getireceği ek yük ve sorumluluğun yarattığı kaygı; eşler arasında çocuk ile ilgili beklenti farklılıkları (roller, idealler, riskler vs.); kişisel kaygılar (kendi annebabaları ile yaşanan, çözümlenmemiş çatışmalar); evde kazanılmış rolün kaybı (dikkat ve ilginin çocuğa kayması vs.); ve daha sayılabilecek pek çok olasılık bulunabilir. Öncelikle aşama aşama bu olasılıkları birlikte gözden geçirin. Birbirinize ve kendinize zaman tanıyın. Uygun zaman ve şartlarda (ki hiç bir zaman mükemmel şart olmayacak) kararınızı net verin. Yaşınız henüz uygun.

Kızım babasına yakınlık göstermiyor.

Soru: Eşimin işi nedeniyle çalışma saatleri çok düzensiz. Bazen kızımla haftada toplam 2-3 saat görüşebiliyorlar. Ben kendim de çalışıyorum. Kızımın benimle arası iyi, ama babasıyla neden bilmiyorum, sürekli itişme içindeler. İkisini de idare etmekten yoruldum. Kızım babasını sürekli “ağzın kokuyor”, “ayağın kokuyor”, “sakalın batıyor” diye uzaklaştırıyor. Babası bu duruma üzülüyor. İşten geldiğinde “babacım, seni özledim” demiyor. Bu konuda benim yapmam veya eşimin yapması gereken nedir?

Yanıt: Öncelikle kızınızın kaç yaşında olduğunu merak ettim. Sanırım henüz okul çağında değil, 3-6 yaş arası olduğunu tahmin ettim sözlerinizden. Neden böyle bir tavır içine girdiği konusunda bir kaç spekülasyon yapabilirim. 3-6 yaş arası psikodinamik gelişim süreçlerinden “ödipal dönem” denen dönem ve kız çocukları babalarıyla, erkek çocuklar da anneleriyle çok yakınlaşmaya meyillidir. Yani, örneğin kız çocuğu babasını annesinden kıskanır, ilgi görmezse kızar. Sık görüşemediklerini ve bu sevgi ilişkisini yeterince paylaşamadıklarını düşünürsek, sanki eşi kendini ihmal eden bir bayan gibi babasına öfke davranışları gösterebilir. Bütün bu spekülasyonlardan hareketle, babasının kızınızla daha çok vakit geçirmesi iyi olacaktır. Bu ilişki içinde zamanla yeterli ilgi ve sevgiyi alabildikçe sizinle iletişimi değişebilir, yani sıkıntısını bazen sizden çıkarabilir, bir tür kıskançlık gösterebilir.




Dr. Koray Karabekiroğlu


En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir... Türkçe Anasayfa
Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz. Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.

Çocuk ve Hayat üzerine her şey için tıklayın

Web sitesi: Koray Karabekiroglu