Bu sayfada "Baba Olmak: Babanın Ruhsal Rehberi (Koray Karabekiroğlu- Say Yayınları)" isimli kitabın
birinci bölümünden bazı alıntılar yer alacak.
Bu bölümde ele alınan bazı başlıklar:
Baba var, “baba” var...
Geçmişten günümüze babalık kavramı
Antropolojik açıdan baba
Günümüzde dünyada babalık
Geçmişten günümüze Türk aile yapısında babanın rolü
Neden anne baba olmak isteriz?
Baba olmak erkeğe ne kazandırır?
Baba beyni
Anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı?
Bu bölümde “baba”, “babalık”, “baba rolü”, “babanın görevleri” gibi kavramlar üzerinde durulmaktadır.
Babanın gizlediği şey, oğulda açığa çıkar. (Friedrich Nietzsche)
“Baba” kelimesi dilimize Farsçadan gelmiş. Aslında eski Türkçede daha çok “ata” kelimesi kullanılmış.
Yine baba anlamına gelen “peder” sözcüğü de Farsça kökenli bir sözcük. Hıristiyan din adamları için de
“peder” kelimesi kullanıldığından, Türkçede daha çok dini bir çağrışımı vardır.
Benzer şekilde Hıristiyanlığın dini lideri de baba anlamına gelen “papa” sözcüğü ile anılıyor.
Bu adlandırmada “baba” kavramının teolojik içeriği de önemli tabii ki.
Hz İsa’nın babasız doğduğu Hıristiyanlık gibi İslam dininde de temel bir inançtır.
Yüzyıllardır süregiden bir tartışma sebebi olsa da, dünyanın en çok inananına sahip
dinlerinden birinde Tanrı bir babadır, İsa ise onun oğlu.
Bu kitap bağlamında vurgulamak istediğim bir inancın doğruluğu ya da
yanlışlığı değil elbette. Ancak, dikkat çekici olan, insanlık tarihinin –bir vakıa olarak– “baba” kavramı
ile tanrısal bir ilişki kurmuş olmasıdır. Diğer bir deyişle, toplumsal bilinçdışı Tanrıyı bir baba olarak
hayal etmeye yatkındır.
(.....)
Freud, Musa ve Tek Tanrıcılık’da şu şekilde ifade eder:
“Annelik duyuların şahitliği ile kanıtlanır, oysa babalık bir hipotezdir.”
Bu hipotezin doğruluğunun kanıtı annenin elindenir. Babanın anne tarafından adlandırılması,
Lacan’ın deyişiyle babanın adı (le nom du pere) anne tarafından konur.
Bu ad simgeseldir, dildedir. Babalık simgesel olduğundan bazen bir önder bir milletin babası,
atası olarak anılır. Diğer taraftan da baba, diğer anlamıyla “otorite” olur.
Tümgüçlü, otoriter bir şef, lider ya da itaat edilen bir mafya lideri (mafya babası) “baba” diye çağrılır.
(.....)
Babanın simgesel, sembolik işlevi özellikle psikanaliz literatü-ründe nispeten geniş bir şekilde ele alınmıştır.
Freud başlangıçta kuramında babayı merkeze alarak, iğdiş olma karmaşası üzerinden “babanın iğdiş edici yönü” üzerinde durmuştur.
Freud’da anne ilk baştan çıkarıcıdır ve iğdiş ediciliği pek yoktur.
Freud’un gözünde anne kaybolmuş cenneti temsil eder (Habip, 2012).
Ona göre “babanın sahneye girmesi” çocuğun cennetten kovulmasıyla eşdeğerdir.
Öte yandan, Freud’un Totem ve Tabu adlı eserinde sözünü ettiği tümgüçlü babanın,
imgesel bir figür olarak arkaik anneyi temsil ettiği de ileri sürülmektedir (Habip, 2012).
(.....)
Geçmişten günümüze babalık kavramı
Tarihöncesi dönemde, bir çocuğun var oluşunda babanın rolünün keşfedilmesi ile birlikte,
insan toplumlarında anaerkil evreden daha rekabetçi, enerjik, dinamik, aynı
zamanda da çatışmacı ataerkil evreye geçiş yaşanmıştır (Russell, 1999). Erkek, artık
döllerinin başarısını kendi başarısı olarak görmekte ve onların yaşamını kendi yaşamının devamı
olarak kabul etmektedir. Eski çağlarda babaların çocukların ve ailenin üzerinde tümüyle egemen bir role sahip olduğu görülür.
Yüzyıllar içinde baba-çocuk ilişkisinde babanın tümgüçlü rolünün giderek azaldığı dikkat çeker.
Günümüzde ise çocuğun neredeyse tümgüçlü –tüm otoriteyi elinde tutan, dediğini yaptıran– bir role kavuşmaya başladığı düşünülebilir.
(.....)
Antropolojik açıdan baba
Batı Afrika’da bulunan bir halk olan Fulani’lerle yaptığı bir antropoloji çalışmasında Riesman (1992), katılımcılar “babaların birinci görevinin çocuk için iyi bir anne bulmak” olduğunu söylemişlerdir. Fulani halkı babanın işlevinin çocuk 7-8 yaşına gelene kadar pek önemli olmadığını düşünüyorlardı. Onlara göre çocuğun karekterini Tanrı belirlerdi, babaya düşen ise doğruyu yanlışı çocuğa hatırlatmaktı. Reisman, Fulanilerin Amerikan halkına göre çocuklarının hayatlarına çok daha az karıştıklarını gördü.
Botswana’nın Tswana bölgesindeki babalarla yaptığı çalışmada Townsend (1996), babaların çok büyük bir kısmının çalışmak için şehirlere gittiğini, özellikle ilk çocuğun hayatında babanın nere-deyse hiç yer almadığını belirlemiş. Genellikle bu dönemde çocuğa babalık yapan ise çocuğun dayısı olarak görülmüş. Yıllar sonra, baba para kazanınca aile babanın yanına şehre taşınıyormuş.
Primatlarla yapılan çalışmalar da erkeklerin babalık işlevinden çok çiftleşme işlevinin ön planda olduğunu gösterir (Van Schaik ve Paul, 1996). Babalık davranışının görüldüğü primatlarda ise rasgele cinsel ilişkiler belirgindir ve babalar genetik olarak ilişkili olmadıkları yavrulara da babalık ederler (Smuts ve Gubernick, 1992). Bu davranışlarının diğer dişilerin dikkatini çekmek için olduğu düşünülmüştür. Bu gözlemlerle uyumlu olarak, Avrupalı-Amerikalı babaların, eve kıyasla toplumsal alanlarda (oyun parkı, marketler, vb.) çocuklarıyla daha fazla ilgilendikleri bildirilmiştir (Mackey ve Day, 1979). Çocuklarıyla ilgili bir baba görüntüsünün diğer kadınlar için “çekici ve istenen bir erkek” algısı yarattığı düşünülmektedir. Öte yandan, “baba” olabilmiş bir erkek de evrimsel perspektiften bakılınca “sağlıklı” ve “tercih edilen” bir eş olma olasılığını artırmaktadır.
(.....)
Türklerde Babalık
Hunlarda ve Eski Türklerde çocuk sahibi olmak çok istenirdi ve erkek ve kızlar arasında genellikle fark gözetilmezdi
(Ünalan ve Öztürk, 2008). Çocuksuz ailenin itibarı düşüktü. Eski Türkler’e göre oğul babasına,
kız anasına çekmeliydi. İyi oğlana ataç, iyi kıza da anaç denirdi. “Ata oğlu ataç doğar” yani oğul babasına benzerdi
(Kaşgarlı Mahmut, 1940). Oğlanı yetiştirmek babanın, kızı yetiştirmek de ananın görevi idi.
Eski Türkler’in eğitim sisteminde törenin çok önemli bir yeri vardır.
Bu töre gereğince, çocukların güçlü ve iyi bir asker olarak yetişmelerine çok önem verilirdi.
Doğum ve ad verme günleri, törenlerle kutlanırdı. Özellikle erkek çocuğun yetişmesinde ve
savaş sanatını öğrenmesinde babasının çok önemli öğretici ve eğitici görevi vardı (Ünalan ve Öztürk, 2008).
(.....)
Özetle, baba olmak erkeğe şunları kazandırabilir:
Hisleri yumuşar.
Sorumluluk duygusu gelişir.
Kendine daha çok dikkat eder.
Sevgi ilişkisi edinir, hayat anlam kazanır.
Ergenlikten çıkar. Büyümesi hızlanır.
Babasının, annesinin kıymetini daha iyi anlar.
Çocuklukta yapamadığı şeyleri yapmak için fırsat bulur.
Kendine güveni artar.
Kendine hoşgörüsü de artar.
(.....)
Baba Beyni
Fleming ve ark (2002), çocuk sahibi olan erkekler ile çocuğu olmayan erkeklerin bebek ağlamasına
farklı şekilde sempatik sinir sistemi aktivasyonu gösterdiklerini ve bu farkın da testosteron ve prolaktin düzeyleri
ile ilişkili olduğunu bildirmişler. İlginç olarak, gebelik belirtileri (Couvade sendromu) gösteren baba adaylarında da
daha yüksek prolaktin düzeyleri ve doğum sürecinde hızla azalan bir testosteron düzeyi tespit edilmiş (Storey ve ark, 2000).
Benzer şekilde, gözlem ortamındayken, bebeğin sıkıntısını gördüğü sırada testosteron düzeyleri düşüş
gösteren babaların, takip sürecinde daha güvenli bir baba-bebek bağlanması kurdukları ve bebeklerinin bilişsel
gelişimlerinin daha iyi olduğu görülmüş (Kuo ve ark, baskıda). Öte yandan, 1-2 yaşında çocuğu olan babalarda,
androjen reseptör geni varyasyonları ile empati ve duygu regülasyonunda görevli beyin bölgeleri olan inferior
frontal girus ve orbitofrontal korteks aktivasyonları arası ilişki bulunmuştur (Mascaro ve ark, 2013).
Öte yandan, babaların bakım verici davranışları ile anterior insula ve amigdala aktiviteleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur.
En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir...
Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez
veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz.
Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.