AİLECE GEZİYORUM

Balkanlar 2015

1. Gün: 21 Haziran 2015

Saat 13.00 gibi Üsküp havaalanında olduk.

Araba kiralayıp Önce Üsküp'ü gezdik. Bir alışveriş merkezinde yemek ve dondurma yedik.

Daha sonra Vodno Dağı'na çıkıp Üsküp'ü tepeden seyrettik.



Dönüşte Üsküp'te kalacağımız için vakit kaybetmeden Priştine'ye doğru yola çıktık.

19.00 gibi Priştine'de Garden Otel'e ulaştık. Otele yerleşip Priştine'yi gezmeye çıktık.

Akşam yemeğimizi Türkçe konuşan garsonları olan çok güzel etler yapan Pishat isimli restoranda yedik ve otelimize döndük.





2. Gün: 22 Haziran 2015


Saat 7.30’da kalkıp, kahvaltı ve market alışverişi sonrası;

Saat 9.50’de gezmeye başladık. Priştine şehir merkezi turu sonrası şuralara gittik:

Gërmia Park: Şehrin biraz dışındaki bu parkta keyifli bir gün geçirebilirsiniz. Biraz spor yapmak, çimenlerde uzanmak isteyen Priştine halkı burada oluyor. Yazın parktaki havuz aileler ve gençlerle dolu oluyor. Parkın yukarısındaki restoranlarda hem karnınızı doyurabilirsiniz hem de güzel, yeşil manzaranın keyfini çıkarabilirisiniz.

Granica Manastırı: Priştine’nin hemen dışındaki bu manastır bölgenin en turistik alanlarından biri. 1321 yılında Kral Stefan Milutin tarafından kurulmuş olan manastır yüzyıllarca ayakta kalmış. Kosova Savaşı’ndan sonra Sırplar için hem ulusal hem de politik bir merkez haline gelmiş. Şu anda rahibeler yaşıyor. Ziyaretiniz sırasında rahibelerin hazırladığı ballardan satın alabilirsiniz. Ayrıca turistlerin burada kalabileceği odalar da var ama elektrik kesintileri yaşanabiliyor, aklınızda olsun.

Öğleden sonra da Prizren'e doğru harekete geçtik.



Prizren gerçekten çok sevimli bir Osmanlı şehri. Güzel köprüler, eski Türk evleri ile sıralı sokaklar, köfteciler, camiler ile adeta Türkiye'de gibi hissediyorsunuz. Zaten pek çok tabelada da Türkçe yazıyor. Yakın zamanda Prizren'de Türkçe resmi dillerden biri oldu.

Akşam yeniden Priştine'ye döndük. Akşam yine Pishat'ta yedik ve otele döndük.

Otelimiz Garden Hotel oldukça yeni (1 yıl olmamıştı) ve çok güzel döşenmiş bir otel. Personel çok canayakın. Bahçesi çocuklu aileler için de harika.

3. Gün: 23 Haziran 2015

08.30’da ancak uyanabildik. Kahvaltımızı yapıp, otelden ayrıldık. Amacımız Karadağ'a giderken dağ yollarını kullanmaktı. Hedefimiz Petrovac'a (Karadağ) akşam uşalmayı planladık. Peje (İpek) üzerinden Karadağ sınırına yöneldik. Kosova'dan Karadağ'a dağ yolundan geçiş oldukça manzaralı ve dolanbaçlı yollarla kat ediliyor. Sınır bölgesinde çok yüksek yaylalar var ve doğa harika. Çok az kişi bu yolu kullanıyor.

Sınırı geçtikten sonra Karadağ'daki Prokletije Milli Parkını da görebilmek için Plav'a doğru yöneldik. Oradaki göl oldukça etkileyici manzaralara sahip.

Daha sonra Padgorica'ya gitmeyi planladık. Navigasyon aleti bizi Arnavutluk sınırına getirdi. Çok etkileyici bir dağ yolunu kullanarak Arnavutluk'a girip çıkıp Podgorica'ya ulaşmayı planlarken, sınırdaki görevli yolun çok bozuk olduğunu ve arabamızın uygun olmadığını söyleyince, yaklaşık 100 km yolu boşa gelmiş olduk ve Berane üzerinden Podgorica'ya gitmeyi planladık.

Navigasyon aletimiz bize kestirme yollar buluyordu ve ona yine güvendik ve bu sefer de Jabuka, Verosa gibi dağ köylerini dolana dolana 3 saat boyunca dağ yollarında müthiş bir manzara ile ortalama 30 km hızla yol alabildik.

Akşam saatlerinde Podgorica'ya ulaştık. Bir başkent olarak hayal ettiğimizden çok daha küçük bir şehirle karşılaştık. Karadağ'ın toplam nüfusunun 600.000 olduğu düşünülünce Podgorica'nın çok da büyük olmaması anlaşılabilir. Akşam yemeğimizi bir alışveriş merkezindeki İtalyan lokantasında yaparak, yaklaşık 1 saat uzaklıkta deniz kıyısında Petrovac'taki Rivijera Otel'e doğru yola devam ettik ve saat 22.00'de otele yerleştik.


4. Gün: 24 Haziran 2015

Sabah havanın kapalı olması nedeniyle deniz- havuz yerine kahvaltı yaptıktan sonra gezmeye karar verdik. Öncelikle Petrovac'da yürüyüş yaptık. Harika bir sahili olan küçük bir şehir Petrovac.

Sonrasında Karadağ deyince akla ilk gelen fotoğraf olan Sveti Stefan'a gittik.



Oradan da Budva'ya geçtik. Budva eski şehri (Stari Grad) oldukça etkileyici dar sokakları olan taş evlerden oluşuyor. Sahilleri mutheşem.





Akşama doğru da Kotor'a yöneldik. Kotor da Karadağ'ın simgeleşmiş şehirlerinden biri. Olağanüstü bir fyorda kurulmuş bu şehir. Deniz karanın içine girerek müthiş sahiller oluşturmuş. Kotor da bu fyordun en iç noktasında kurulmuş. Kotor'un eski şehri (Stari Grad) Budva'dakinden de büyük ve daha etkileyici.



Kotor'u yüksekten izlemek için yukardaki kaleye yürüyerek çıkabilirsiniz. Ya da zamanınız varsa arabayla Durmitor milli Parkı'na giderek eşsiz manzarayı seyredebilirsiniz.

Akşam Petrovac'daki otelimize döndük ve Petrovac'da yürüyüş sonrası yattık.

5. Gün: 25 Haziran 2015

Sabah güzel güneşli bir güne uyandık. Kahvaltı sonrası Petrovac'da denize girdik. Öğleden sonra ise kuzeye doğru kıyı şeridini gezmeye çıktık. Hedefimiz Hırvatistan'a kadar gitmekti. Budva'da öğlen yemeğimizi yedikten sonra Tivat üzerinden devam ettik. Fyordda karşı kıyıya geçmek için feribotu kullanarak Herceg Novi'ye yöneldik. Daha sonra da Hırvatistan'a geçtik.

Karadağ'dan Hırvatistan'ın anakarasından ayrı bir parça olarak duran Dubrovnik bölgesine geçerken sınırda yaklaşık 40 dakika işlemler sürüyor. Tabii ki bu günün yoğunluğuna göre değişebilir. Hedefimiz akşamı Hırvatistan'ın Cavtat şehrinde geçirmekti. Cavtat hayal ettiğimizden çok daha güzel bir akşam sundu bize. Güneş batışını seyretmek için olağanüstü bir yürüyüş yolu var yarımadanın etrafında. Restoranlar da oldukça kaliteli. Hırvatistan diğer balkan ülkelerine göre oldukça iyi gelişmiş bir görüntüye sahip. Sahilleri muhteşem.



Akşam geç saatte Karadağ'a Petrovac'a otelimize geri döndük.

6. Gün: 26 Haziran 2015

Karadağ'daki 3. sabahımızda günlük planımız daha az hereketli bir gün geçirmek ve Petrovac bölgesinin tadını çıkarmaktı. Sabah kahvaltı sonrası Budva yakınındaki Trsteno plajına gittik. Sonrasında otele geri dönüp dinlendik ve akşam Petrovac sahilinde Tramontana isimli çok güzel bir restoranda balık ağırlıklı yemeğimizi yedik.

7. Gün: 27 Haziran 2015

Karadağ'dan Arnavutluk'a gideceğimiz güne uyandık. Öğlene kadar çok güzel bir çocuk oyun alanı ve havuz olan Rivijera otelimizde dinlenip, eğlendikten sonra yola çıktık. Önce Bar şehrine uğradık. eski bir kale içinde olan eski Bar'a da gittik. Bu bölgede camilerin sayısı artmaya başladı ve yeni yapılmış pek çok cami gördük. Daha sonra Karadağ'ın Arnavutluk sınırına yakın Ilgın (ulcinj) şehrine gittik. Çok güzel bir sahili ve yamaç evleri olan, eski bir Türk şehri olan Ilgın'da mola verdikten sonra Arnavutluk'a geçtik.

Arnavutluk'ta ilk durağımız Shköder (işkodra) oldu. Güzel bir yürüyüş yolu olan merkezinde yürürken öğlen ezanı okunuyordu. Güzel bir restoran bulup, köfte, tavuk vb. Türk yemeklerine çok benzer tatları olan yemeğimizi yedik. Daha sonra da akşam konaklayacağımız Durres şehrine ulaştık.

Arnavutluk diğer Balkan ülkelerine göre bir 10-20 yıl geriden gidiyor gibi görüntüye sahip. Binalar eski, tabelalar yetersiz. Yollar genellikle dar ve bakımsız. Ancak ana yollarda yakın zamanda yapılmış otobanlar var ve oldukça iyi durumda. Durres'deki Tropikana Resort otel bizi hayal kırıklığına uğrattı. Öncelikle hiçbir tabelası yok. Resepsiyonda 20 dakika görevli bekledik. Türkiye'de 20 yıl önceki devlet kurumlarının kamplarına benzer bir otel. Odalar küf kokuyor ve yorganlar eski. Sivrisinekler önemli bir sorun. Bütün bu nedenlerle 3 gün konaklamayı düşndüğümüz otelde sadece bir gün kaldık. Akşam otelde eğlenceli bir Arnavutluk düğünü vardı. Bunu kâr saydık.

8. Gün: 28 Haziran 2015

Durres'de fazla zaman kaybetmeden güneye, Yunanistan sınırına yakın yer alan Sarende şehrine yola çıktık. Yolda Berat şehrine uğradık.



Berat'ın eski Türk evlerinin yüzlercesinin bir arada görülebildiği çok güzel bir bölgesi var. Daha sonra navigasyon aleti ile Sarande'ye gitmeyi hedefledik. Bizi dağ yollarına görütünce Karadağ'ın uçsuz bucaksız dağlarında yaşadıklarımız aklımıza geldi ve geri dönüş ile Vlore tarafına yöneldik. Öğlen yemeğini Vlore'de yedik ve sahil yolu üzerinden Sarande'ye devam ettik.

Sonradan öğrendik ki aslında bu yol uzun ve zorlu. Daha iyi alternatifi vardı. Ancak bu yol o kadar manzaralı ve eğlenceliydi ki, iyi ki bu yoldan gittiğimizi düşündük. Özellikle Llogara Milli Parkı, Dhermi ve Himare bölgesi mutlaka görülmeye değer. Çok yüksek yamaçlardan ve geçitlerden geçiliyor ve çok güzel ormanlar ve deniz manzarası sizi karşılıyor. İtalya'nın Amalfi sahiline benzer bir yer. Akşam 19.00 civarı Sarande'ye vardık. Seaside Sarande oldukça güzel bir terasa ve konuma sahip güzel bir otel. Otele yerleştikten sonra ben ve babam şehri gezmeye gittik.

9. Gün: 29 Haziran 2015

Sarande'de güzel güneşli bir sabaha uyanıp, terasta karşımızda Yunanistan'ın Korfu adasının harika manzarasına karşı kahvaltımızı yaptıktan sonra hemen otelin önündeki Mango Beach'de denize girdik.

Öğleden sonra ise yaklaşık 30 dakika mesafedeki Blue Eye (Syri Kalter) diye adlandırılan doğa harikasını görmeye gittik.



Syri Kalter'de doğanın içinde alabalık ve ızgara etten oluşan yemek de oldukça iyiydi.

Daha sonra Butrint bölgesine yöneldik. Gölün etrafında güzel bir tur sonrası tek araçlık feribotla Butrint tarihi alanına geçtik. Oradan da Ksamil isimli çok şirin bir sahil kasabasında akşamı geçirerek Sarande'ye döndük.



Akşam Sarande sahilinde ailecek gezip otele döndük.

10. Gün: 30 Haziran 2015


Sarande'deki ikinci sabahımız sonrası Gjirokaster üzerinden Tiran'a doğru yola çıktık. Bu yol çok daha düz ve kısa sürüyor. Akşam'a Makedonya'ya (Ohrid'e) dönecektik. Yol üzerinde geze geze devam ettik. Tiran'da öğlen yemeğimizi yedikten sonra Elbasan üzerinden devam ettik ve akşama doğru Makedonya'ya geçtik. Struga'da kısa bir tur attıktan sonra Ohrid Lagadin bölgesindeki otelimiz Villa Mina'ya ulaştık. Önündeki havuzu, harika bir göl manzarası ve çok güzel döşenmiş odaları ile otelden çok memnun kaldık. Akşam otel yakınındaki başka bir otelin çok hoş restoranında akşam yemeğimizi yedik. dolunay altında göl kenarında yürüyüş sonrası yattık.

11. Gün: 1 Temmuz 2015


Kahvaltı sonrası göl kenarından güzeye yöneldik. Yüzlerce yıl önceki eski köy yaşamının sergilendiği yüzenşehiri gezdik. Oradan da Bitola'ya (Manastır) gitmek üzere Galichica Milli Parkı'ndan geçen yolu kullandık. Bu park da mutlaka görülmeli. Manastır da eski Osmanlı şehirlerinden biri. Bize çok tanıdık. Köfte ve kuru fasulyeyi de müthiş yapıyorlar. Atatürk'ün lisesi de orada. Atatürk'ün okuduğu Manastır Askeri Lisesi müzeye dönüştürülmüş.



Akşam Ohrid'e döndük ve Ohrid'in muhteşem ara sokaklarında gezdik.

12. Gün: 2 Temmuz 2015


Ohrid'deki ikinci sabahımıza uyandık. Saat 13'deki tekne turuna yetişmeden önce otelin tadını çıkardık. Tekne turu ile Ohrid'i gölden seyrettik ve sonrasında ilk ve son durağımız olan Üsküp'e doğru yöneldik.



Yol üzerinde Tetovo'da kısa bir mola verdik. Akşam saatlerinde Üsküp'te olduk. Otelde dinlendik. Ertesi sabah da Samsun'a geri dönmek üzere uçağa bindik.

Ela Karabekiroğlu


Bu sayfayı yazdırmak için burayı tıklayın


En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir... Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz. Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.

Çocuk ve Hayat üzerine her şey için tıklayın

Web sitesi: Koray Karabekiroglu