Türkçe English

Küçük çocuklarda uyku düzeni gelişimi ve uyku sorunları


Çocuklarda uyku bozuklukları için tıklayınız...

Bebeklikte uyku düzeni gelişimi

 Uyku-uyanıklık döngüsü gelişim basamakları nelerdir?

Uykunun diürnal (günlük) organizasyonu 24 saatlik gün içinde uyku sürelerinin düzenlenmesi olarak belirtilebilir. Bu düzenleme hayatın ilk ayları içerisinde özellikle aydınlık-karanlık döngüleri ve sosyal ip uçları ile şekillenmeye başlar. İlk üç ayda kesintisiz uyku dönemleri 3-4 saat iken, 6. aydan itibaren özellikle gecelere doğru kayan 6 saatlik kesintisiz uykular başlar. Bir yaş civarında gündüz saatlerinde iki kez uyunurken, ikinci yaşa doğru günlük melatonin salgısının düzenlenmesi ile gündüz uykusu bir kereye düşer. Bu gündüz uykusu yaşam boyu özellikle öğleden sonra saatlerinde devam edebilir. Ultradiyen organizasyon ise REM (hızlı göz hareketlerinin görüldüğü uyku evresi) ve non-REM (REM olmayan) döngüleri için belirtilir. 50-60 dakikalık uyku süreleri ve %50 oranındaki REM uykusu 3 yaş civarında erişkin düzeylerine (%20 REM ve 90 dakikalık uyku süreleri) yaklaşır. Uyku döngüsü gelişimi Tablo 1’de özetlenmiştir.

Tablo 1. Uyku döngüsü gelişimi basamakları

Çocuğun yaşı

Çocukta beklenen uyku örüntüsü

Yenidoğan 

günde toplam yaklaşık 12-16 saat uyur.

2-3 aylık                          

3-4 saat aralıksız uyur ve beslenmek için uyanır,

aktif uyku %43’e düşer,

3 aylık olduklarında çocukların %71’i tüm gece boyunca uyur.

4 aylık                             

geceleri daha uzun uyur, gündüz daha az uyur.

6 aylık                             

günde toplam yaklaşık 11-14 saat uyur,

5-6 saatlik uyku döngüsünde 1-2 kez uyanır,

uyandıktan sonra çocukların 1/3 – 1/2’si kendi kendine yeniden dalar, çocukların %84’ü tüm gece boyunca uyur,

10 aylık                           

çocukların %90’ı tüm gece boyunca uyur

12 aylık                           

günde toplam yaklaşık 10-13 saat uyur,

aktif uyku %30’a düşer.

2 yaşında                        

günde 10-12 saat uyur. 

 

Uyku-uyanıklık döngüsü gelişiminde hangi faktörler etkilidir?

Uyku-uyanıklık döngülerinin oluşumunda, gün içi şekerlemelerin, uykuya gitme saatlerinin düzenlenmesi, uyku öncesi ritüellerin (alışkanlık haline gelmiş davranış silsilesi) geliştirilmesi ya da uyandığında çocuğa kendi kendini sakinleştirmede yardımcı olabilecek araçlar, ör, oyuncak bebek kullanımı gibi yöntemlerle bakım verici (anne ya da diğer bir bakıcı) çocuğa yardımcı olur. Aynı zamanda bakım verici, çevredeki uykuyu bozucu uyaranları kontrol eder, bağlanma ve ayrılık deneyimlerini destekleyici davranışları geliştirir. İkinci, üçüncü yaşla birlikte uyku daha farklı anlamlar kazanır. Örneğin, aktif bir günün ardından sakinleşme zamanıdır. Karanlık ve yalnızlıkla baş etme gerekli olur. Bakım vericinin sınırlarına, yatma zamanı ritüellerine uyum göstermesi gerekir. Anneden ayrılabilmek için çocuk yeterince “güvenli bir bağlanma” geliştirmiş olmalıdır (Scher, 2001). Anne-çocuk ilişkisindeki sorunlarla uyku sorunları arasında önemli bir ilişki vardır (Scher, 2001). Yedinci- dokuzuncu aylarda uyku sorunları genellikle denge sistemine yönelik uyarana aşırı istek duyma ile ilişkili olmaktadır. Bu aylarda çocuklar uykuya dalabilmek için uzun süreler sallanmak, kucaklanmak ihtiyacı gösterebilirler. Ayrılık anksiyetesinin başladığı 10-12. aylarda uykuya dalma sorunları en yüksek sıklığa ulaşır. 13.-18. aylarda gün içinde aşırı hareketlilik, fazlaca uyarana mâruz kalma uyku sorunları ile daha fazla ilişki göstermektedir. 19.-24. aylardan itibaren uykuya dalma sırasında yaşanan sorunlar azalırken, geceleri sıkça uyanmalar görülebilir.

Uyku gelişimi bozuklukları ne tür sorunlara neden olabilir?

Uyku bozuklukları tüm yaş gruplarında çok sık görülen ve her yaşta kişinin günlük işlevselliğini, dikkat ve öğrenme becerilerini belirgin olarak bozabilen sorunlardır. Öte yandan hatırlama sorunları, sinirlilik, duyusal hassasiyette artış görülebilmektedir. Çoğu ebeveyn için küçük çocuklarında görülen uyku sorunları oldukça sıkıntı verici olmaktadır.

Bir-iki yaşları arasında geceleri sık sık ağlayarak uyanma, 2-3 yaşları arasında da uykuya dalma zorluklarına sık rastlanır (Goodlin-Jones ve ark., 2001; Burnham, 2002). Çoğunlukla bu sorunlar objektif bulgular değil, annebabaların şikayetleridir. Normal bir büyüme ve gelişme gösteren bebeklerde bu sorunlar sıklıkla, mizaç özellikleri, bağlanma biçimi, annebabanın stres düzeyi ve annenin depresyonu ile ilişkilidir. Normal gelişimi olmayan çocuklarda ise sıklıkla nörolojik, fiziksel anormalliklerle ilişkili olabilmektedir (Wiggs ve Stores, 1999).

 

Bebeğim hiç uyumuyor, neden acaba? 

Uyku sorunlarının altında pek çok faktör yer alabilir. Gastroesofajeal reflü, uyku apnesi, çeşitli akciğer patolojileri, nörolojik problemlerin yanı sıra annedeki stres düzeyi, gebelik dönemi depresyonu, aile içi sorunlar, çocukta zor mizaç, duygusal aşırı tepkisellik ve bakım vericiler arası uyku ritüelleri uygulamalarında tutarsız davranışlar uyku sorunları ile ilişkilendirilmektedir. Uykuya dalma sorunları olan çocuklarda daha fazla anksiyete ve duygusal sorunlar, daha belirgin dikkat ve konsantrasyon sorunları bildirilmektedir. Süt çocukları uyku örüntüsü açısından ikiye ayrılabilirler: (1) Ebeveynlerine uyarı yollayanlar, (2) Kendi kendilerini sakinleştirebilenler.

 

Uyanıp, ağlayarak ebeveynlerine uyarı yollayanlar beşiklerine genellikle uykulu olarak koyulmakta ve “uyku yardımı” (örneğin, emzik, oyuncak bebek) almamaktadırlar. Aksine kendi kendini sakinleştirebilen bebekler uyanık olarak yataklarına konurlar ve uyandıklarında yanlarındaki emzik ya da bebek tekrar dalmalarını kolaylaştırır. Aslında bir çalışmada uykusu zayıf diye tanımlanan çocuklarla diğerleri arasında uyanma sıklığı açısından fark olmadığı, çocuklarının daha fazla uyku sorunu olduğunu söyleyen ebeveynlerin uyanma sayısını daha yüksek ifade ettiği tespit edilmiştir.

 

Uyku düzeni üzerinde etkili çevresel ve kültürel etmenler nelerdir?

Uyku sorunlarını değerlendirirken en önemli faktörlerden biri de çocuğun uyuduğu ortamdır. Çocuğun hangi odada yattığı, yatmadan önce uygulanan ritüeller oldukça belirleyicidir. Gürültülü bir ortamda, özellikle TV sesinin varlığında uykuya dalma zorluğu olacağı açıktır. Ayrıca dikkat ve konsantrasyon sorunlarının varlığı, çevresel uyaranların filtre edilmesini daha da güçleştirecektir. Öte yandan, ebeveynle aynı yatakta yatmak özellikle ileri yaşlarda çocuklarda tensel uyarılmalara ve çeşitli dürtülerin yaşanmasına neden olabilmektedir. Bu çocuklar bu dürtüleri boşaltmak için ebeveynlerine gün içinde daha agresif davranışlar gösterebilmektedirler. Birlikte yatma davranışı sınır koyma ve disiplin sağlamada güçlükleri pekiştirecektir. Bazen uyku sorunları ile başvuran olgularda ayrılma, bireyselleşme, fiziksel ve duygusal sınırların oluşturulması üzerine çalışmak gerekli olmaktadır.

Dr. Koray Karabekiroğlu

 

KAYNAKLAR

Anders TF (2003). Sleep-wake states and problems and child psychosocial development. In: Tremblay RE, Barr RG, Peters RDeV, eds. Encyclopedia on Early Childhood Development [online]. Montreal, Quebec:Centre of Excellence for Early Childhood Development: 1-6.

Burnham MM, Goodlin-Jones BL, Gaylor EE, Anders TF (2002). Use of sleep aids during the first year of life. Pediatrics; 109(4):594-601.

Goodlin-Jones BL, Burnham MM, Gaylor EE, Anders TF (2001). Night waking, sleepwake organization, and self-soothing in the first year of life. Journal of Developmental & Behavioral Pediatrics;22(4):226-233.

Lewis M (2002). Child and Adolescent Psychiatry. A Comprehensive Textbook.. 3..Ed:. Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, USA

Scher A (2001). Mother-Child Interaction and Sleep Regulation in One-Year-Olds. Infant Mental Health Journal. 22(5):515-528.

Wiggs L, Stores G (1999). Behavioural treatment for sleep problems in children with severe learning disabilities and challenging daytime behaviour: effect on daytime behaviour. Journal of Child Psychology & Psychiatry & Allied Disciplines; 40(4):627-635.



Bebeklerde ne tür uyku sorunları görülür?

Annebabaların çoğu çocukları dünyaya geldiğinde kendilerini uykusuz gecelerin beklediğini, gecede en az iki üç kez uyanmalarının normal olduğunu düşünürler. Bazen işler istedikleri gibi gitmese de, hemen her gece bir-iki saatte bir bebeklerinin ağlamalarıyla uyansalar da durumu normal olarak görmeye devam edebilirler. Bazen bebeğin gaz sancıları artar, artık “kolik” olarak tariflenen sorunla karşılaşılır ve aileler yardım aramak zorunda kalırlar. Genellikle ailelerin toleransı 3-6 ay kadar devam eder. Aslında bebeklerin yaklaşık %70’i üçüncü ayın sonunda gece boyunce düzenli uyku alışkanlığı kazanırlar, bu oran dokuzuncu ayın sonunda %85’e ulaşır. Bu nedenle uzun süre devam eden uyku sorunlarını beklenen bir durum olarak görmek sorunun artmasına yol açabilir. Bazen de düzenli uykusu olan bebeklerin 3-5. aylardan sonra uykularında bozulmalar başlayabilir. Genellikle bu değişim, günlük rutinlerdeki değişikliklere paralel olarak gerçekleşir. Örneğin, anne işe başlamıştır ya da anne sütüne ek gıdalara başlanmıştır. Bazen de özellikle anneler bebeklerin kısa süreli uyanmalarına hassastırlar ve bebeğin kendi kendini sakinleştirme becerilerini geliştirmelerini engelleyebilirler. Özellikle çalışan annelerde sık görülen bu tutum daha sonrasında bebeğin bu davranım örüntüsünün kendisine annesiyle birlikte zaman geçrmek için fırsat yarattığını kaşfetmesine neden olur. Geceleri anne sütü vermeye devam eden anneler, gece emzirmelerinde gündüzdekinden daha farklı davranabilirler (örn, bebekleriyle daha az konuşurlar). Bu tutum bebeklerin kendi kendilerine uyku ritimlerimi sağlamaları için uygun bir yöntem olabilir.

Uyku alışkanlıkları farklı kültürlerde farklı normlara sâhip olabilir. Özellikle doğu toplumlarında bebekle birlikte yatmak yaygın bir davranıştır. Bu alışkanlık bazı Afrika ülkelerinde ergenlik yaşlarına dek sürer. Düşük sosyoekonomik düzeydeki ailelerde de birlikte uyuma alışkanlığı yaygındır. Bu davranışta ekonomik imkansızlıklar, yeterli yatak ve oda yokluğu da önemli bir neden olabilir. Hemen her kültürde birlikte yatan bebekler kendi odalarında yatan bebeklere oranla daha sık uyanırken, özellikle beyaz ırktan olan ve sosyoekonomik düzeyi daha yüksek aileler bu uyanmalardan rahatsız olduklarını dile getirmektedir. Uyku sorunları tanımlayan ailelerin bebeklerin uyku ve uyanıklık saatlerini kayıt etmeleri yaşanan sorunun boyutunu anlamak için objektif bir veri sağlar.

Okul öncesi yaşlarda fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişim ve değişime paralel olarak uyku-uyanıklık döngüleri ve uyku düzeninde belirgin değişiklikler olur. Çocuğun bireysel özellikleriyle ve kültürel beklentilerle uyumlu bir uyku düzeni sağlamak çocuğun ve ailenin sağlığı açısından oldukça önemli olmaktadır. Genellikle de çocuklar 5-6 yaşlarına geldiklerinde düzenli bir uyku ritmine ve yatak alışkanlığına kavuşurlar. Bu yaşlarda yatağa uyanıkken yatarak, zorlanmadan uykuya dalabilme ve yalnız başlarına uykuyu sürdürebilme alışkanlığının kazanılması için daha öncesinde annebaba tarafından çocuğa düzenli, tutarlı ve sabırlı bir şekilde uyku ve yatak eğitimi verilmesi gerekli olur. Bu süreçte çocuğun mizacı, ailenin içinde çatışma var olup olmaması, annebabanın ve diğer aile bireylerinin genel tıbbi ve psikiyatrik durumları gibi unsurlar da etkendir.

Küçük çocuklarda hangi uyku bozuklukları görülebilir?

Psikososyal uyku bozuklukları arasında şunları sayabiliriz:


1. Yatakla ve uyuma yeri ile ilgili sorunlar: Çocuk uykuya hazırlandığı sırada direnç gösterebilir, öfke atakları yaşayabilir. Genellikle annebabanın uygun görmediği yerlerde (salonda, annebabanın yatağında, vs.) yatmak konusunda inatlaşabilir. Aileler de bir süre sonra çocuğun direncine karşı koyamaz ve çocuk kendi yatağında yatmama alışkanlığı kazanır.

2. Uykuya dalma zorlukları ve sık sık uyanmalar: Çocuk annebabasının kolaylaştırıcılığı olmadan uykuya dalmaya alışmamıştır. Sık sık uyanıp annebabasının yakınlığını ve güven vericiliğini hissetmek ister.

3. Uyku ve yatma zamanı ile ilişkili korkular: Karanlık korkuları, hırsız korkusu, yalnız kalamama korkusu gibi korku ve anksiyete çocuğun uyku düzenini olumsuz etkileyebilir.

Biyolojik ve gelişimsel uyku bozuklukları arasında şunları sayabiliriz:

1. Parasomniler: Uyku sırasında istem dışı hareketler ve davranışlardır. Uykuda konuşma, yürüme, gece terörü, kafa vurmalar, diş gıcırdatma, gece yatak ıslatmalar parasomniler arasında sayılabilir.

2. Sirkadyen ritm bozuklukları: Bireyin uyku düzeninin diğer aile bireyleri ile uyum göstermemesi. Az uyuma (insomniler) ya da çok uyuma (hipersomniler) örnek olarak verilebilir.

Uykuya dalma zorlukları: Küçük yaşlarda uykuya dalma genellikle yatak dışında olmaktadır. Aslında bebeklerin çoğu kendi başlarına dalabilecek olsalar da sıklıkla uykuya dalmaları için beslenmekte, sallanmakta ya da kucaklanmaktadırlar. Uyanık olarak beşiğe konmak çocuğun kendi kendine uykuya dalma becerisini geliştirebilmesi için fırsat yaratacaktır. İkinci yaşla birlikte yatış saatlerinde yaşanan zorluklar ayrılık kaygısı ile ilişkili olabilir. Ebeveynin bağlanma özellikleri, depresyonu, anksiyetesi, evlilik çatışmaları belirleyici olabilmektedir. Aşırı hassas çocuklar örneğin yatak örtülerinden, giydikleri pijamadan rahatsızlık duyabilirler. Dışarıdan gelen sesleri filtre etme zorlukları olabilir. Bu çocuklarda “beyaz gürültü” denen bazı sesler, örneğin belirli sarkaç sesleri, ses kasetleri uykuya dalmalarına yardımcı olabilir. Bazen aşırı duyarlı çocuklar uzun süreler uyumaya devam edebilir, her türlü uyarandan rahatsız olup, kendini kapatmaya çalışabilirler. Bazı çocuklar vestibüler uyaranlara ihtiyaç duyabilirler. Ancak aşırı uyarı bazen uykuya dalmayı daha da zorlaştırabilir. Özellikle akşam yemeği saati sonrası aşırı vestibüler uyarıdan kaçınılmalıdır.

Geceleri uyanma: Hayatın ilk aylarında yeni doğanların %95’i uyandıktan sonra ağlar ve ebeveynlerinin kendilerini sakinleştirmelerini bekler. Sekizinci ayda süt çocuklarının %60-70’i gece uyandığında kendi kendine tekrar dalabilmektedir. Gün içinde çalışan çocukları ile birlikte yeterli süreler birlikte olamadığını düşünen ve suçluluk hisseden ebeveynlerin çocuklarının geceleri daha sık uyandığını belirttikleri görülmüştür. Gün içi bağlanmayı pekiştiren, yakınlık hissinin daha fazla yaşanmasını sağlayan etkinliklerin arttırılması faydalı olmaktadır.

Parasomniler: En sık görülen parasomniler gece terörü ve kabuslardır. Gece terörü uykunun erken saatlerinde derin 4. evre non-REM uykusunda olur ve sabahları hatırlanmazken, kabuslar uykunun geç evrelerinde, REM uykusunda olur ve sıklıkla hatırlanırlar. Uyku öncesi, uykuya dalma sırasında stereotipik hareketler 9 aylık çocuklarda %58 gibi yüksek oranlarda görülebilir ve 2 yaş civarında %22’lere düşer. Tüm bu uyku bozuklukları genellikle kendiliğinden zamanla azalır ve kaybolurlar.

Öte yandan, küçük çocuklarda görülen uyku bozuklukları için dört eksenden oluşan farklı bir sınıflandırma önerilmiştir (Anders ve ark., 2000):

Birinci eksende; sorunlar (perturbation), bozulmalar (disturbance), ya da bozukluk (disorder) düzeyinde olabilen
a. gece uyanma protodisomnisi
b. uykuya dalma protodisomnisi
c. uyku düzeni bozulması protodisomnisi

İkinci eksende; ebeveyn-çocuk etkileşim stilleriyle ilişkili
a. dengeli/ senkronize
b. aşırı müdahaleci/ kontrolcü
c. yetersiz ilgili/ uzak
d. tutarsız/ öngörülemeyen

Üçüncü eksende; bebekle ilgili kaktörler
a. mizaçla ilgili
b. gelişim düzeyi ile ilgili
c. tıbbi hastalıkla ilgili

Dördüncü eksende; çevreyle ilgili
a. aile/ evlilikle ilgili stres
b. ebevenynin stresi
c. ailede psikopatoloji
d. ailede travma/ aile içi şiddet

Gece terörü (gece korkusu- pavor nokturnus) nedir?

Tekrarlayıcı bir şekilde, genellikle uykunun ilk 1/3’ünde aniden panik içinde çığlık atma, belirgin korku, çarpıntı, hızlı nefes alma, terleme gibi belirtilerle görülen atakların varlığı ile tanı konur. Kişi çevreyle ilişkisizdir ve sabah uyandığında bu atağı hatırlamaz. Bu atak genellikle 20 saniye ile 5 dakika arası sürer. Gece terörünün mutlaka psikolojik bir nedenle, örneğin yaşanan kötü bir olay, gergin ortamla ilişkili olması beklenmemelidir. Fakat ruhsal travma yaşamak, hassas, kaygılı bir yapıda olmak yatkınlığı arttırabilir. Genellikle ayrılık durumları yaşayanlarda daha sık görülür. Tüm çocukların yaklaşık %3'ünde görülür. 5-7 yaş civarında daha sıktır. Genellikle prognozu (yâni sonrası) iyidir. Yeni bir hastalığa yol açmaz. Aileleri oldukça endişeye düşürebilen, korkutucu bir görüntüsü olabilir. O sırada fiziksel olarak yaralanmamasına dikkat etmek önemlidir. Ayrıca beraberinde epilepsi nöbeti olabilir (ya da bu durum epilepsi nöbeti ile benzerlik gösterir). Bu nedenle EEG değerlendirmesi ve klinik muayenede mutlak fayda vardır. Durumun anlaşılması ile uygun tedavi verilir. Sıklıkla tedavilere ilaç tedavileri de eşlik eder. Uyurgezerlik ise yine özellikle 5-7 yaşlarında sıktır. 9 yaşından itibaren sıklığı oldukça düşer. Çocukların %30'unda en az bir defa görülmektedir. Genetik nedenle olduğu düşünülmektedir.

Gece terörü esnasında yapılması önerilebilecek davranışlar arasında şunları sayabiliriz:

  • Gece terörü sırasında sakin olunuz.

  • Çocuğu kendisine zarar vermeyecek şekilde tutunuz.

  • Çocuğun normal hayatını olabildiğince devam ettiriniz.

  • Ertesi gün hatırlamayacağını biliniz.

  • Tepkinizin onu üzebileceğini de unutmayınız. Yani, fark etmediği bir şey için oldukça endişelenip, gerçekten ruhsal olarak etkilenmesine neden olunabilir.

  • Tipi ve sıklığı değişir, 2-3 ayda geçmezse mutlaka bir çocuk psikiyatrisi veya çocuk nörologuna başvurunuz.

    Psikososyal uyku bozukluklarının özellikleri nelerdir?

    Psikososyal uyku bozuklukları genellikle bir aradadır ve ailelerin %15-35’inde görülür (Scott ve Richards, 1990; Armstrong ve ark., 1994). Biyolojik ve gelişimsel uyku sorunları daha nadirdir ve ailelerin %1-3’ünde görülür (Mehlenbeck ve ark., 2000). Ancak parasomnileri olan çocukların önemli bir kısmı aynı zamanda psikososyal uyku bozukluklarına da sâhiptir (Mehlenbeck ve ark., 2000). Parasomniler erkek çocuklarında bir miktar daha sık görülür. Öte yandan, obstruktif (hava yolundaki darlığa bağlı) uyku apnesi (uykuda solunumun kısa sürelerle durması), horlama ve diğer solunum sorunları da uyku kalitesini bozan ve sık görülen uyku sorunları arasındadır. Uyku apnesinde nefes durması 10 saniyeden uzun sürer ve bir gecede yüzden fazla apne görülebilir. Özellikle prematüre bebeklerde solunum sorunları daha sıktır. Uykuda nefes alımı ile ilgili sorunlar çocukların gündüzleri uykulu olmalarına, dikkat problemleri yaşamalarına, gelişme gerilikleri göstermelerine yol açabilir. Bir yaşından daha küçük bebeklerde görülen ani bebek ölümü sendromu ise bebeklerin sırt üstü yatırılmaları, gece emzirilmeleri, sigara dumanına mâruz kalmamaları gibi önlemlerle azaltılabilir (Gunn ve ark., 2000). Diğer uyku bozukluğu nedenleri arasında tıbbi ve psikiyatrik hastalıklar da sayılabilir. Özellikle depresyon, travmatik stres bozukluğu, tiroid fonksiyon bozuklukları vb. hastalıklar uyku bozulmalarına sıklıkla yol açabilirler.

    Kronik seyirli ve şiddetli uyku bozuklukları zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimi oldukça olumsuz etkileyebilir. Bağlanma bozukluklarına, öğrenme sorunlarına, depresyona yatkınlık artar (Mindell ve ark., 1994; Stoleru ve ark., 1997). Doğum öncesi veya sonrası dönemde uyku bozukluklarına yönelik ebeveyn eğitiminin ve düzenli emzirmenin uyku bozuklukları gelişimini azalttığı saptanmıştır (Kerr ve ark., 1996). Yatak öncesi sakin ve eğlenceli aktivitelerin düzenli bir şekilde uygulanması yatak öncesi direnci ve öfke nöbetlerini azaltmaktadır (Adams ve Rickert, 1989). Ebeveynin uyumadan önce çocuğunun başında birlikte geçirdiği zamanı aşamalı olarak azalttığı duyarsızlaştırma tedavisi de uyku öncesi korkuları ve uykuya dalma zorluklarını azaltabilmektedir. Bazen kısa süreli ilaç tedavileri de tedavi sürecini kolaylaştırır (France ve ark., 1999). Ayrıca gevşeme egzersizleri, olumlu imajlar, hayaller oluşturma ve ödüllendirme gibi bilişsel ve davranışçı yöntemlerin de etkinliği gösterilmiştir (Ollendick, 1991). Uykuda yürüme, gece yatak ıslatma gibi parasomnilerin tedavisinde de uyuduktan 1,5 saat sonra tuvalete kaldırma, alarm, anksiyolitik ilaç kullanımı gibi tedavi yöntemleri uygulanabilir.

    Uyku sorunlarının değerlendirilmesinde nelere dikkat edilir?

    Şu soruların yanıtları araştırılmalıdır:


  • Çocuk sabah kaçta kalkıyor?

  • Gün içinde ne tür aktivitelerde bulunuyor?

  • Ebeveynlerinden ayrılmak zorunda kalıyor mu?

  • Gün içi etkinliklerde kurallara ve sınırlara ne kadar uyabiliyor?

  • Ne kadar uyaranlara mâruz kalıyor?

  • Gündüz uykuları ne sıklıkta ve ne kadar sürüyor?

  • Akşamları uygulanan rutin etkinlikler neler?

  • Çocuk uyandığında ebeveynler ne yapıyor?

  • Çocuk nerede, hangi odada, hangi yatakta, kiminle yatıyor?

  • Çocuğun uyku sorunları ailenin diğer bireylerini nasıl etkiliyor?

  • Çocukta gece terörü, kabus, uykuda yürüme var mı?

  • Ebeveynlerde de uyku bozuklukları öyküsü var mı?

  • Ebeveynler ya da çocuk hayatında önemli kayıplar yaşadı mı?

  • Ebeveynler yalnız kalabiliyor mu? Yalnızlıkla nasıl başa çıkıyorlar?

  • Uyku sorunları nasıl başladı? Artıyor mu?

  • Daha önce hangi yöntemler denendi?

  • İşe yarayan ya da sorunu ağırlaştıran faktörler neler olabilir?

    Uyku sorunlarının tedavisinde ebeveynlere neler önerilebilir?

  • Bebekteki uyku-uyanıklık döngülerinin düzene oturması için yatak zamanını çağrıştıracak ritüeller geliştirilebilir. Örneğin, yatmadan önce kısa süreli ılık bir banyo, masal saati gibi uygulamalar bebeğin yatma zamanının geldiğini anlamasını kolaylaştıracaktır.

  • Uyku saatlerinin bir düzen içinde olması (her gün saat 14’de ve 21’de yatak saati gibi), evdeki diğer bireylerin de hemen her gün aynı saatte yatmaları uyku düzenini sağlamada kaçınılmazdır.

  • Uyku saatleri öncesinde aşırı uyarıcı, hareket içeren, onda belirgin merak uyandıran aktivitelerden uzak durmak yararlı olur.

  • Uyku öncesi bildik, tanıdık ve rutinlik içerek aktiviteler uykuya geçişi kolaylaştırır. Örneğin, hemen her gün aynı ninnilerle uyumak, aynı masalı dinlemek onda güven içinde olduğu duygusunu pekiştirir ve bu rutinlik uyarılmak yerine, sakinleşmek yönünde etki eder.

  • Yatağında uykuya dalma alışkanlığı geliştirmesi daha uygun olacaktır. Salonda, oturma odasında, annebabasının yatağında uykuya dalarak yatağına götürülmesi, sık sık uyanma sorunlarının kaynağı olabilir.

  • Uykudan birkaç saat öncesinde uykuyu bozabilecek gıdalardan kaçınılmalıdır. Örneğin, yemek miktarının fazla olması, kola, çikolata gibi uyarıcı besinler, gaz yapan yiyecekler uykuya geçişi ve uykunun sürdürülmesini zorlaştırır.

  • Uykuya geçişi kolaylaştıracak besinler denenebilir. Örneğin, rezene çayı, ballı süt uyku vericidir. Ancak bazı çocuklarda süte hassasiyet olabilir ve uyku sorunlarının kaynağı süt hassasiyeti olabilir.

  • Uyku ortamının ısısı, ışığı ve ses düzeni uykuyu bozmayacak şekilde planlanmalıdır. 20-24 derece arasındaki oda ısısı ideal sayılabilir. Sarı ya da mavi gece lambası kullanılabilir. Diğer odalardan gelen televizyon sesi, insan konuşmaları uykuyu bozabilir.

  • Bazı çocuklarda uyku sorunları karanlık, hızsız korkusu nedeniyle görülebilir. Bu durumda bu kaygılarla mücadele yolları planlanır.

  • Bazı çocuklarda ayrılık kaygısı, bağlanma sorunları uykuya dalmayı ve uykuyu sürdürmeyi engelleyebilir. Bu durumlarda da ebeveyn-çocuk ilişkisi ve çocuktaki kaygıların değerlendirilmesi ve gerekli yaklaşımın uygulanması gerekli olur.

  • Bazı çocuklar aşırı dokunsal hassasiyet nedeniyle uyku sorunu gösterebilirler. Yastık kılıfı, nevresim kumaşlarının rahatsız olmayacağı dokular içermesi sorunları azaltabilir.

  • Bazı bebeğin yanında yatan bir oyuncak ayı, bir yastık uykuyu sürdürmesi için yardımcı olabilir.

  • Uyku yeri, zamanı gibi alışkanlıklar bazen kültürel etkenlere göre değişim gösterebilir. Yalnız yatma konusu ailenin kültürü ve öncelikleri de ele alınarak değerlendirilmelidir.

  • Geceleri bebeklerin uyanması ve tekrar kendiliğinden uykuya dalması normal bir durumdur. Ancak uyandığı zaman tekrar uykuya dalmayı öğrenebilmesi için bebeğe fırsat tanımak gerekir. Her seferinde onu kucaklamak, sallamak bir süre sonra kırılması zor bir alışkanlık hâlini alabilir.

  • Dört aylık olduktan sonra geceleri emzirmek gerekli değildir. Geceleri emzirmeye devam etmek geceleri uyanmasını artırır ve gece boyunca aralıksız uyuma alışkanlığı geliştirmesini geciktirir.

  • Bazen annebabaların kaygıları, mutsuzluğu, stres düzeyleri ve/veya evlilik sorunları bebekte görülen uyku sorunlarını pekiştirebileceğinden annebabaların da kendi kaygı ve streslerinin farkında olmaları ve gerekli gördüklerinde yardım almaları bebek için de son derece faydalı olabilir.

  • Gündüz uyku saatleri aşamalı olarak azaltılabilir. Özellikle 6 aylık olduktan sonra bir kez gündüz uykusu yeterli olur.

  • Özellikle çalışan annebabalarnın gün içinde bebekleriyle düzenli olarak birlikte zaman geçirmeleri de unutulmamalıdır. Aksi takdirde bebek annebabası ile zaman geçirme fırsatı olarak geceleri uyanık kalmayı ve annebabasıyla birlikte olmayı öğrenebilir.


    Çocuklarda uyku bozuklukları için tıklayınız...


    Dr. Koray Karabekiroğlu


  • En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir... Türkçe Anasayfa English Home Page
    Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz. Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.

    Çocuk ve Hayat üzerine her şey için tıklayın

    Web sitesi: Koray Karabekiroglu