Her çocuk kendine özgü kişilik özellikleri ve öğrenme biçimi ile dünyaya gelir. Kimi çocuklar daha sevimlidir, kimileri daha sessizdir. Bazı çocukların uyku ritimleri daha düzenlidir. Mizaç (huy) kelimesi günlük hayatta çok sık kullanılan bir sözcük olmasına karşın aslında tanımlaması oldukça zor olan bir kavramdır. Mizaç çocuğun dünyayı algılayışını ve yaklaşımını yapılandıran doğuştan getirdiği özellikler bütünü olarak tanımlanabilir. Bu özellikler doğumdan itibaren neredeyse değişmez özelliklerdir. Bu özellikleri ‘iyi’ ya da ‘kötü’ olarak nitelendirmek doğru olmaz. Ebeveynlerin çocuklarındaki mizaç özelliklerini fark etmesi, onları kabûllenmelerini kolaylaştırır ve çocuklarını ya da kendilerini suçlamaları azalır. Bebeğin 18 aylıkken zor mizacı ile annenin çocuk bakımına ilişkin stres düzeyi arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışmada, zor mizaçlı çocukların –özellikle birinci çocukların- annelerinde daha yüksek stres düzeyleri saptanmıştır (Honjo, 1998). Mizaç özelliklerinin bağlanma örüntüsü oluşumunda da etkili olduğu gösterilmiştir (Mangelsdorf ve ark., 2000).
Mizacın ölçümü ve mizaç boyutlarının sayısal ifadelerle belirtilmesi oldukça zor olmaktadır. Öte yandan, bebeklerle ilgili mizaç değerlendirmelerinde sıklıkla annebaba bildirimleri dikkate alınmaktadır ve bu nedenle yeterince sağlıklı veri toplanması güçleşmektedir. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar mizaç boyutlarının genel itibariyle yaşam boyu değişmeden korunduğunu düşündürmektedir. Mizaç kavramı ve mizacın boyutları özellikle Thomas ve Chess’in (1977) çalışmalarıyla detaylandırılmıştır. Onlar davranışı etkileyen mizaç özelliklerini ele alırken “ne?” (içerik) ve “neden?” (motivasyon) sorularından daha çok “nasıl?” (görüngü) sorusu üzerine odaklanmışlardır (Vaughn ve ark., 2002).
Thomas ve Chess’e göre mizacın dokuz temel boyutu nelerdir?
Çocuklarda mizacı araştıran önemli yazarlardan Thomas ve Chess (1977) dokuz temel mizaç özelliği tanımlamışlardır. Bu özelliklerin her biri bir doğru (continuum) şeklinde hayal edilebilir ve her çocuğun her bir mizaç özelliği bu çizgilerin belli noktalarında olabilir. Dokuz temel mizaç alanı şunlardır:
1. Aktivite düzeyi (activity level): Çocuğun genel hareketlilik düzeyini ifade eder. Sürekli kıpır kıpır mı? Sakin ve yavaş mı? Hareketliliği nedeniyle altını değiştirmek zor mu oluyor? Sakince oturup, çevresindekileri izleyebiliyor mu? Sporla uğraşmaktan, topla oynamaktan, güreşmekten, dışarıdayken koşuşturmaktan zevk mi alıyor? Diğer çocuklara göre belirgin olarak daha enerji dolu mu görünüyor? Çok hareketli bebeklerle hareket içeren oyunlar oynamak, dans etmek, vb. uğraşlar onları eğlendirebilir. Böylelikle enerjilerini bir miktar harcarlarken, bir yandan da sizinle ilişki kurmaları artar. Bu ilişki yoluyla da sözlerinizi daha çok dinletip, uygulatma şansınız olur. Sizinle inatlaşması yerine, onu önemsediğinizi, benimsediğinizi hissetmesine yardımcı olur. Sürekli azarlanması, isteklerinin reddedilmesi onun kendisiyle barışık olmasını, özgüven geliştirmesini engelleyeceği gibi, onu daha da öfkelendirip hareketlendirecektir. Bu durumda yaş ilerledikçe hareketliliğe dürtüsellik ve davranım sorunları, karşı gelmeler eklenme riski artacaktır. Aksine, çocuğunuz çok yavaş ve sessizse, öncelikle onun bu sakinliğine saygı göstermemiz gerekir. Onu zorlamak yerine ona ilgisini çekecek alternatifler sunmak ve yavaş yavaş ısınmasını beklemek, onun yerine karar vermek, seçim yapmak yerine, sabırla seçim yapmasını ve sorumluluk almasını beklemek daha çok işe yarayacaktır.
2. Çelinebilirlik (Distractibility): Çocuğun ilgi duyduğu durumlar dışındaki alanlarda konsantre olabilme, dikkatini odaklayabilme düzeyini ifade eder. Biberonla beslenirken dışarıdan duyduğu bir ses dikkatini ne kadar dağıtıyor? Tekrar emmeye dönmesi ne kadar zamanını alıyor? Uykusu kolay mı bölünüyor? Uykuya dalma soruları mı var? Dikkatini kolaylıkla dağıtan durumları kontrol etmeye çalışın. Yemek yedirirken televizyon seyretmesi önceleri işinizi kolaylaştırıyor gibi görünse de genel dikkat dağıtıcı olabilir ve yedirme süreleri uzayabilir. Bu yöntem bir alışkanlık halini alabilir. Sesli bir ortamda uykuya dalması zor olabilir. Evdeki diğer sesleri ve ışık düzenini kontrol etmek uykuya dalışına yardımcı olacaktır.
3. Duygusal yoğunluk (Emotional Intensity): Pozitif ya da negatif durumlara verdiği tepkilerin yoğunluğu ve şiddetini ifade eder. Çok küçük bir olayda dahi aşırı tepkiler veriyor mu? Zevk aldığını ya da öfkelendiğini çok belirgin olarak mı gösteriyor. Yoksa duygularını, niyetini anlamak çok mu zor oluyor? Duygusal olarak yoğun tepkiler veren çocuklarla yaşamak oldukça yorucu, tüketici olabilir. Bu çocukların sanata eğilimi ve yeteneği üst düzeyde olabilir ve küçük yaşlardan itibaren resim ve müzikle uğraşmaları kendilerini iyi hissetmelerine yardımcı olabilir. Yaratıcı olabildikleri gibi, karşılanmayan ve uygun yönlendirilmeyen duygusal yoğunlukları nedeniyle zorluklar da yaşayabilirler. Akran ilişkilerinde zorlanabilirler, kendi dünyalarına kapalı kalmayı tercih edebilirler, uygun olmayan, tehlikeli deneyimler yaşayabilirler. Zaman zaman öfke nöbetleri, anlam verilemeyen duygusal tepkiler sergileyebilirler. Değişken ve dalgalı bir ruhsal durum gösterebilirler. Aşırı duygusal yoğunluğu olan çocuğa kendini güvende hissetmesi ve işlerin kontrol altında olduğunu bilmesinde yardımcı olun. Yeni deneyimler, yeni ortamlar, değişiklikler sunarken önceden bilgilendirin. Değişiklikleri yavaş yavaş ve sırayla yapmaya, aynı anda pek çok değişikliği bir arada yapmamaya özen gösterin. Onun tepkilerinin sizde de duygusal tepkiler doğurabileceğini unutmayı ve siz de kendi duygusal tepkilerinizin farkında olmaya çalışın. Çok anlamsız ve yanlış da görünse onu anlamaya, onun gözüyle bakabilmeye çaba sarf edin. Tepki yoğunluğu çok düşük çocuklar için ilgi çekici uğraşlar bulmaya çalışın. Yaratıcı, çocuksu, komik davranabilirsiniz. Samimi ve kabûllenici olmayı unutmayın. Onun size katılması beklemektense siz ona katılın. Sözlerle sürekli ikna etmeye çalışmak yerine beden dilinizle onunla iletişim kurmanın da yollarını araştırın.
4. Düzen (Regularity): Mizacın bu boyutu iştah ve uyku gibi biyolojik işlevlerin öngörülebilirliğini ifade eder. Çocuk hemen her gün aynı saatlerde mi acıkıyor? Yaklaşık aynı miktarlarda mı yiyor? Aynı saatlerde mi uykusu geliyor? Ya da çocuğun ritmini öngörmek çok mu zor? Bebeğin ilk günlerinden ona günlük bir ritm geliştirmesi için yardımcı olun. Mümkün olduğunca aynı saatlerde emzirin, uyutmaya çalışın.
5. Duyu eşiği (Sensory Threshold): Bebeğin dokunsal uyaranlara, seslerei tatlara, sıcaklık değişikliklerine hassasiyet düzeyini ifade eder. Belli seslere karşı duyarlılık gösteriyor mu? Kolaylıkla irkilmeleri var mı? Belli tür kumaşlara dokunmak, giymekten kaçınıyor mu? Dokunsal hassasiyeti olan çocukları berber koltuğuna oturtmak bazen çok zor olabilir. Yemek seçiyor mu? Belli tatları özellikle tercih ediyor mu? Yoksa hemem hiç ayrım yapmaksızın her şeyi yiyebilir mi? Sesten, dokunulmaktan hiç rahatsız olmaz mı? Yüksek düzeyde hassasiyeti olan çocukların daha yaratıcı, sanatla daha fazla ilgili oldukları görülmüştür. Hassasiyeti olan çocukların çevrelerini keşfetmeleri için ısrarcı olmamak gerekir. Korkuyla, zorlamayla duyusal uyaranlara mâruz bıakmak kaçınmalarını artırabilir. Alışa alışa, önceden kaygıları azaltılarak bu uyaranlarla karşılaştıklarında ise zamanla uyum ve aşılma görülür. Bu çocukları rahatsız edecek yüksek düzeydeki ışıkları, sesleri kontrol etmek onları rahatlatacaktır. Düşük düzeyde hassasiyeti olan çocukların da uyarılması için ortalamadan biraz daha fazla uyaran verilebilir, ilgilerini çeken uyaranlarla ilişki başlatılabilir. Daha kaba aktiviteler, dans etme, güreşme vs. onları uyarıp zevk almalarını sağlayabilir.
6. Sosyalleşme düzeyi (Approach/Withdrawal): Çocukların yeni sosyal ortamlara, yeni tanıdığı kişilere verdiği tepkileri ifade eder. Yeni ortamlarda alışması, normal davranış biçimine geri dönmesi uzun zaman mı alıyor? Yoksa yabancı bir ortama girdiğinde herhangi bir kaygı belirtisi göstermiyor mu? Ortama zor ısınan çocuklar genellikle düşünüp daha sonra harekete geçen çocuklardır. Dürtüsel davranışları azdır. Bazı çocuklar yeni durumlara ve ortamlara merkalıdır. Kolaylıkla sosyal davetlere karşılık verebilirler. Bazı çocuklar akranlarının olduğu ortamlarda yalnız kalmayı, oyunlara katılmamaı tercih eder. Ortama zor ısınan çocuklar için, ortama girmeden önce onu hazırlayın. Mümkünse ortama gelen ilk kişilerden olmasını sağlayın. Ortama her yeni gelene alışmak, çok sayıda yabancının olduğu ortama birdenbire girmekten daha az kaygı vericidir. Ortama girerken kendini güvende hissedebilmesi için tanıdık birilerinin de bulunması, yanında sevdiği bir oyuncağını götürmesi iyi olur ya da o ortama daha önce de gitmiş olması alışmasını kolaylaştıracaktır. Bebeğinizle birlikte yeni bir ortama girerken siz de yüz ifadelerinizle ona ortamın güvenli lduğu mesajını verebilirsiniz. Yeni tanışacağı kişileri yavaş yavaş ilişkiye girmeleri konusunda önceden uyarabilirsiniz. Özellikle bu yaklaşımlar yuvaya başlamada zorluk yaşanmasını da önleyebilir.
7. Uyum sağlayabilme düzeyi (Adaptability): Çocuğun değişimlere, yeni durumlara adaptasyon becerilerini ifade eder. Çocuk yeni durumlara uyum sağlamakta güçlük çekiyor mu? Örneğin evdeki eşyaların yerinin değişmesi, babasının sakalını kesmesi, vb. değişiklikler onu huzursuz mu ediyor? Yatağının çarşafının değişmesi, kaşığının değişmesi yeme ve uyku rutinlerini bozuyor mu? Yoksa hemen her türlü değişime uyum göstermesi kolay mı oluyor? Değişime zor uyum sağlayan çocuğunuz varsa, değişimleri aşama aşama yapmaya özen gösterin. Gerekli olmadıkça değişim yapmayın. Onun hazır olduğu, kaygılarının az olduğu dönemlerde değişimleri birlikte yapın. Değişimler esnasında kendini güvende hissedeceği kişilerin ve nesnelerin de yanında olması uyumunu kolaylaştıracaktır.
8. Sebât etme düzeyi (Persistence): Yaşanan zorluklara ve engellere rağmen bir aktiviteyi sürdürme süresini ifade eder. Bebeğiniz, ya da çocuğunuz bir zorlukla karşılaştığında çözümler üretmek için çaba göstermeyi sürdürüyor mu? Yoksa kısa zamanda başka bir aktiviteye mi geçiyor? İsteklerinin karşılanmasını sabırla bekleyebiliyor mu? Uğraştığı bir aktivite bölündüğünde aşırı tepki veriyor mu? Sebâtkâr çocuklar amaçlarına daha çok ulaşabilirken, sabırsız çocuklar başkalarının yardım edebildiğini görerek güçlü sosyal ilişkiler geliştirebilirler. Kolaylıkla pes eden çocuğa sorunu aşabileceği alternatif çözümleri işaret edin. Sorunu çözülebilir kolay parçalara bölmesi için yol gösterin. Onun yerine yapmamaya çalışın. Başladığı bir işi bitirebildiğinde ödüllendirin.
9. Duygudurum (Mood): Dünyayı genel olarak olumlu ya da olumsuz görme düzeyini ifade eder. Olayların olumlu yanlarını görebiliyor mu? Genellikle dışarıdan sezilebilen bir şekilde mutlu ve huzurlu bir ruh hali mi var? Yoksa durumların, kişilerin olumsuz yönlerine mi odaklanıyor?
Dr. Koray Karabekiroğlu
En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir...
Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez
veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz.
Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.