Soru: Fransa’da yaşıyoruz. Henüz 3 yaşına girmiş bir kızım var. Kızım Türkçeyi henüz tam anlamıyla konuşamıyor. İki kelimelik cümleleri çok nadir kullanıyor. Biz bu durumdayken kı-zımı anaokuluna başlatıyoruz. Size sorum, psikolojisi açısından hiç anlamadığı insanların arası-na katılmak onu çok etkileyecek mi? Tam Türkçeye yeni alışmışken bir de Fransızca öğrenmeye çalışmak onu ne derece zorlayacak? İki dil arasında kalarak kendini ifade edemeyip yıpranacak olması olasılığı beni düşündürüyor. Ayrıca, Türkçeyi hâlâ bu yaşta öğrenmemiş olması normal mi?
Yanıt: 2 yaşını doldurup 3. yaşına girdiği günlerde cümlelerin başlamış olmasını bekleriz. Bu bakımdan dil gelişimi normal sınırlar içinde sayılabilir. Ayrıca, Fransa’da yaşamanız, ister istemez sizin dışınızda Türkçe konuşmaları duymasını kısıtlayacaktır, bu da dil gelişim hızını bir miktar olumsuz etkileyebilir. İkinci dile başlama yaşı konusunda bence endişelenmeyin. Yu-vanın faydaları, olası dezavantajlarından çok çok daha fazla olacaktır. Bu yaştaki çocuklar zaten daha çok sözel olmayan dille anlaştıklarından ve öğrenme hızları çok üst düzeyde olduğundan kreşe alışması düşündüğünüzden çok daha hızlı da olabilir. Bir dili az çok konuşmaya başladık-tan ve 3 yaşını geçtikten sonra yeni bir dille tanışma belki en ideali olabilir. Yani ilk dil ne ka-dar çok öğrenilmişse, yeni bir dille tanışmak genel dil gelişim hızını o kadar olumlu etkiler. Genel anlamda, 10 yaşından önce yeni bir dile başlıyor olması her iki dili de çok iyi konuşabil-me şansını yaratır. İki dilli olmak, birden fazla dili 10 yaşından önce öğrenmek o dilleri “ana dil” yapacaktır. Yani o diller beyinde aynı merkezde kodlanacaktır. 10 yaşından sonra öğrenilen diller beyinde ilk dilden farklı alanlara kodlanır. Tavsiyem 3 yaşına kadar özellikle bir dile daha fazla ağırlık vermeniz (bence anne-baba olarak sizin kendinizi rahat hissettiğiniz dil). Konuşma-sı akıcılaştıktan sonra zaten kendiliğinden iki dil de öğrenilmeye devam edecek.
Çocuğun Geç Konuşması Bir Hastalık Belirtisi Olabilir mi?
Soru: Benim 2,5 yaşında bir oğlum var ama henüz tam konuşamıyor. Cümleleri ya kesiyor ya da tek kelime halinde konuşuyor. En net söylediği kelimeler, “anne, baba, su, geldi, gitti”. Bu konuda çocuk doktoruyla konuştuk. “Terapi için yaşının erken olduğunu, bazı çocukların geç konuştuğunu” söyledi. Hareketli bir çocuk, hiçbir konuda problemimiz yok. Hatta bir keli-meyi ikinci kez söylettirmez. Ama oyuncaklarıyla çok vakit geçirmeyi sevmiyor. Benim sizden öğrenmek istediğim bir çocuğun geç konuşması bir hastalık mıdır?
Yanıt: Geç konuşma denince akla ilk gelen, iletişim ve etkileşim alanlarında gelişimsel so-runları olup olmadığını araştırmak ve yaygın gelişimsel bozuklukların, otizme benzer durumla-rın elenmesini sağlamak oluyor. Sizin anlattığınız kadarıyla çocuğunuzda iletişim, etkileşim so-runu pek yok. Yani kelimeler, bazı cümleler mevcut ve anlamasının, anlatmasının yeterince iyi olduğunu ifade ediyorsunuz. Ancak oyuncaklarından sıkılması ve henüz yaşına uygun dil geli-şim basamaklarını yakalamamış olması, olası dikkat problemlerini ve öğrenme güçlüklerini akla getiriyor. Sabırsızlık, aşırı hareketlilik, dikkatsizce yapılan hatalar belirginleşirse, o açıdan de-ğerlendirme gerekli olabilir. Mutlaka bir bozukluk olması gerekmese de geç konuşma durumları hemen her zaman iyi bir değerlendirmeyi gerektirir.
Oğlum Tüm “K”leri, “T” Diye Söylüyor...
Soru: Oğlum tam 37 aylık ve biraz geç konuştu. Konuşmaya başladığından beri “k” harfi yerine “t” harfini kullanıyor. Yani “kalem” yerine “talem” diyor. Gayet güzel cümleler kurarak konuşuyor ancak tüm “k” harflerini “t” olarak telaffuz ediyor. Bu konuda bana bilgi verir misi-niz? Bu bir bozukluk mu? Zamanla geçer mi?
Yanıt: Belli bir yaşa kadar bazı harfleri yanlış telaffuz etmesi (özellikle “s” ve “r”) normal sayılır (özellikle 4 yaşına kadar). Ayrıca sadece belli bir harfi yanlış söylüyorsa, diğer harflerde sorun yoksa bence üzerinde durmak için erken sayılabilir. Ancak çok nadiren görülse de bazı işitme kusurlarında belirli harfleri duyma ve dolayısıyla telaffuz bozulabiliyor. Süreğen bir du-rum olursa (işitme muayenesi yaptırmak iyi olabilir. Bazı harfleri 4 yaşından sonra da zorlukla söylemek pedagojik olarak değerlendirme ve yönlendirmeyi (gerekirse konuşma terapisi vs.) gerektirir. Psikiyatriyi ilgilendiren ise, bu durumun yaratabileceği sonuçları önlemek, yarattık-larına çözüm bulmak; bu durumun oluşmasına neden olan gelişimsel, genetik veya anatomik ne-denleri ortaya koymak; bunun nasıl bir yolla tedavi ve takip edilmesi gerektiğini, buna nasıl önlem alınabileceğini belirlemektir.
Konuşma Becerilerini Artırmak İçin Nelere Dikkat Etmeliyiz?
Konuşmaya başlamadan önce birçok çocuk sözel olmayan becerileri kazanır. Bu beceriler, kelime dışı sesler çıkarmak veya göstermek, uzanmak, bir şeyi itmek gibi hareketlerden oluşur. Çocuklara örnek olacak şekilde diğer kişileri dinlemenin ve onlara yönelmenin de konuşma ön-cesi dil eğitiminin bir parçası olduğu görülmüştür. Çocuğu karşılıklı konuşmaya hazırlamak, konuşma sırası almayı, sırasını beklemeyi öğretmek de bunların içindedir. Daha önemlisi, ço-cuklar konuşmayı öğrenmeden önce, iletişimin birçok amacının olduğunu ve geniş bir alana ya-yılan sosyal, duygusal ve pratik ihtiyaçlarını karşılamaya yaradığını öğrenirler. Bu dönemdeki değişik ve zengin iletişim, daha sonraki dönemlerde etkili ve doyurucu bir iletişimin temelini oluşturur. Beraber yaptığınız her şeyde çocuğu sizi dinlemeye ve size yönelmeye teşvik edebi-lirsiniz. Aşağıda önerilen yollar özellikle bebekler ve dil gelişiminde sorun yaşayan çocuklar için yararlı olabilir:
Çocukla konuşun. Bir şey yaparken, yaptıklarınız hakkında çocukla konuşun. Aralarda sessiz kalınarak söylenen birkaç basit cümle, birçok uzun konuşma, sohbet kadar etkilidir. Onu ismiyle çağırın ve konuşmaya başlamadan önce yüzünüze bakmasını bekleyin.
Konuşurken gülümseyin ve ona dokunun. Bu yüzünüzden ve sesinizden daha çok zevk almasını sağlayacaktır.
Onunla konuşurken yüzünüzü onunkine yakın tutun. Küçük bebekler 25-30 cm. uzak-lıkta duran şeyleri net görürler. Altını temizlerken ona doğru eğilin. Mutfakta çalışırken, sandalyesini yakınınızda bir yere koyun. Çalışırken yüzü size bakacak şekilde, omuzların-dan destekleyerek tutun ki yüzünüze bakabilsin.
Çocuğa cevap vermesi için süre tanıyın. Çocuk gülümsemiyor, bakmıyor veya komutları-nızı hemen almıyorsa, cesaretinizi kırmayın. Küçük çocukların organize olabilmeleri için zamana ihtiyaçları vardır. Aynı direktifi, “bak...bak...bak” der gibi, birçok defalar tekrar-lamak nadir olarak işe yarar. 2. denemeden sonra hâlâ cevap vermiyorsa, dokunma veya ses tonunda bir değişiklik gibi farklı bir yaklaşım deneyin.
Bırakın çocuk ne olacağını tahmin etsin. Bunu ona yaklaşırken ismini söyleyerek, onu kucaklamadan evvel kollarınızı kaldırarak, beslenmeden evvel biberonunu veya kaşığını göstererek sağlayabilirsiniz. Size baktığı veya size cevap verdiğinde ne kadar mutlu oldu-ğunuzu gösterin. Sizinle ilişki halinde olduğunu bilmeye ihtiyacı var.
Rasgele olsalar veya bir mesaj iletmeseler bile çıkardığı seslere cevap verin. Bu şekilde karşılıklı iletişimi başlatmış olursunuz ve konuşurken sırasını bekleme ve söz alma beceri-lerinin gelişimi için alt yapı sağlarsınız.
Aynı olay ve hareketler için aynı kelimeleri kullanın. Onu her yukarı kaldırışta “yukarı” veya her alt değiştirmede “bez değiştirme saati” derseniz, önceleri sizi anlamayacaktır; fa-kat bu çevresinde olup bitene dikkatini vermesine yardımcı olacak önemli bir yoldur. Za-manla anlamaya başlayacaktır. Önemli kelimelerin anlamlarını öğrenecek ve basit direktif-leri izlemek için gerekli olan temeli alacaktır.
Çocuğu karşılıklı iletişime teşvik ederken bütün aileyi bu işe dahil edin. Erkek ve kız kardeşler burada çok değerlidir. Şarkılar söylemekten ve bebeği okşamaktan hoşlanacak-lardır. Kardeşlerin, bebeğin onlarla iletişim kurduğunu anlamalarına yardım edin.
Çevresinde olmadığınız zamanlar, bebeğe bakacak bir şeyler verin. Büyük bir yüz resmi, canlı, renkli ve hareketli oyuncaklar veya ev eşyaları kullanın. Eğer bebek sadece sınırlı bir uzaklığı görecek kadar küçükse, 1-2 eşyanın ona oldukça yakın olmasına dikkat edin.
Nelerle ilgilendiğini, nelere baktığını belirlemek için bebeği gözlemeye zaman ayırın. Bu şeyleri, dikkatini size çekmekte kullanma yollarını araştırın. Özellikle dikkat sorunu olan, daha büyük çocuklarda bu çok önemlidir. Sizin dünyanıza yönelmesini beklemeden önce, siz onun dünyasına girmelisiniz. İletişim için attığı adımları görebilir ve hissedebilirsiniz.
Yavaş ama istikrarlı bir ilerleme hedefleyin. Eğer koyduğunuz hedefler çok büyükse, ko-layca cesaretinizi yitirebilirsiniz. Tam çocuğun olduğu yerden başlayın ve her gün küçük bir şey başarmayı amaçlayın. Çocuğun size yöneldiği saniyeleri saymak yardımcı olabilir. 20 sn.’den 30 sn.’ye yükselen zaman, önemli ama kolayca gözden kaçabilen bir artıştır.
Dikkat dağıtacak faktörleri sınırlı tutun. Eğer çocuğun yönelme ve yanıt verme becerileri yukarıda önerilen tekniklerle ilerleme kaydetmiyorsa, çocukla dikkati dağılmayacak bir ortamda, her gün birçok kısa zaman dilimi geçirmeyi deneyin. Hareketli ev işlerinden uzak, sessiz bir yer seçin ve çocuğun dikkatini sizden uzaklaştıracak objeleri kaldırın. Bu yöntemi geçici bir çözüm olarak görün. Çocuk ilerleme kaydettikçe, kazandığı yeni bece-rileri, her gün bulunduğu ortamda kullanmaya onu teşvik edin.
Dr. Koray Karabekiroğlu
En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir...
Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez
veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz.
Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.