Toplum ve kültür genel hatlarıyla ergenleri nasıl etkiler?
Ergenlik kimlik gelişim sürecinin hız kazandığı, bireysel rollerin ve düşünce sistemlerinin keşfedilmesi çabasının yoğunlaştığı bir dönem olarak görülebilir. Bu süreç ergeni çevresel uyaranlara ve tahriklere oldukça hassas kılar. Değişim ve gelişim ihtiyacının artması nedeniyle toplumu etkileyen her türlü etken öncelikle etkilerini ergenler üzerinde gösterir. Modayı, teknolojik gelişimi, yeni, ‘trendy’ yaşam tarzlarını ilk olarak ergenler hayatlarında uygulamaya başlarlar. Böyle olunca toplum ve kültürel değişkenler ergenleri doğrudan etkiler.
Kültürel antropolojiye göre kültür “toplumun üyelerinin çevreleriyle ve birbirleriyle ilişki kurmak için kullandıkları ve öğrenme süreciyle kuşaktan kuşağa aktarılan paylaşılan inançlar, değerler, gelenekler ve davranışlar sistemi” olarak tanımlanmaktadır (Bates ve Fratkin, 2002). Toplumun içinde çeşitli alt kültürler de bulunabilir. Bu alt kültürler cinsiyete, meslek grubuna, gelir düzeyine dayalı olabilir. Çoğu zaman bireyler çok sayıda kültürel gruba dahildirler. Ortak geçmişin, beklentilerin, değerlerin ya da inançların oluşturduğu kültürel etiketler (ör, Latin olmak, Alman olmak, eşcinsel olmak) karmaşık değerlerin basite indirgenmesine, ayrıntılardaki farkların çoğu zaman gözden kaçırılmasına yol açar. Zamanla toplumda hemen her kültürel tanımlama ile ilişkili önyargılar ve önkabullenmeler gelişir. Çoğu ortamda da bu etiketler kişinin bireysel kimliğnin önüne geçmeye başlar. Kişinin bireysel özellikleri ve farklı değerleri, inançları yanlış değerlendirilmeye maruz kalır.
Çeşitli kültürel gruplar da coğrafi, ekonomik, siyasi ilişki içinde oldukları diğer kültürel gruplarla kültür alışverişine bulunurlar. Zamanla kültürel benzeşmeler, ortak değerler ortaya çıkmaya başlar. Bu benzeşmeler zaman zaman tek tarafın baskınlığı altında gerçekleşebilir ve bu durumda da kültürel asimilasyon söz konusu olabilir. Kültürel değişimlerin önüne set çekmek, durdurmak bazen mümkün olmayabilir. Kendi içinde tutarlılığı olmayan, geniş topluluklarca kabul görmeyen, gerçeğe, bilime dayalı olmayan, yarar getirmeyen inançların, davranış biçimlerinin dışarıdan gelen kültürel etkilerden, akımlardan etkilenmemesi neredeyse imkansızdır. Aksine güçlü temelleri olan, mantıkla uyumlu, yarar sağlayan kültürler, dışarıdan gelen etkilerden olumlu yönde faydalanabilirler ve varlıklarını sürdürebilirler.
Bir bebek bir aile, bir toplum ve bir kültür içine doğar. Bazı çocuklar çevrenin zararlı etkilerine karşı doğuştan itibaren daha fazla hassasiyet taşırlar. Olumsuz bir etkenin sorun oluşturabilmesi için üç faktörün bir arada olması gerekebilir: (1) içsel yatkınlık, (2) çevresel etkenin niteliği, (3) bu etkene maruz kalma süresi (Moro, 2003). Aksine, bir etkenin sorun oluşturmaması da bu faktörlerin bulunmaması ile ilişkilidir. Çocuklar aile, mahalle, şehir, ülke, okul, vb. ortamların sosyal, ekonomik, dini oluşumların içinde kültürel etkilere doğrudan maruz kalarak büyürler. Kültürel çevre çocuğun hayatı algılamasını ve yaşayış biçimini hemen her alanda etkiler. Bu inançlar ve davranışlar sistemi bebeğin ilk yıllarından itibaren etkilerini göstermeye başlar. Örneğin, tuvalet eğitimi, uyku yeri ve uyku ritüelleri, disiplin yöntemleri kültürlere göre değişim gösterir. Bazen kültürel yaklaşım ve uygulamalar “doğrular” olarak kabul edilir ve sorgulanmaz. Bu nedenle, gelişen ve değişen dünya şartlarına, bilimsel gerçeklere uyum göstermeyen kültürel değerlerin varlığında ya da farklı kültürlerin bir arada yaşamasının gerekli olduğu durumlarda sorunların ortaya çıkması çoğu zaman kaçınılmaz olur.
Batı toplumları (Avrupa, Kuzey Amerika) genel olarak bilimsel düşüncenin egemen olduğu, bireysel gelişimi ön plana çıkaran, çocuğun otonomisini ve özgüvenini destekleyen bir kültürel yapıya sâhiptir. Öte yandan, doğu toplumlarında (Asya, Latin Amerika) toplumun ihtiyaçları bireysel ihtiyaçlardan önde tutulur, çocuğun erişkinlere itaat etmesi, çocuğun otonomisinden çok aile ve topluma bağlılığı tercih edilir (Harwood ve ark., 1999). Tüm toplumların çeşitli alışkanıkları, öncelik verdikleri değerler vardır. Bu değerleri bilmek kendi toplumumuzla uyumu ve ilişki kurmayı kolaylaştırır. Bizim inaçlarımızdan farklı, farklı değerleri olan toplumların bu değerlerini önceden bilmek ve saygı göstermek karşılıklı iletişim ve işbirliğini kolaylaştıracaktır. Bazı kültürlerin inançları yasal olarak kabul edilemeyecek unsurlar içerebilir. Bu durumda yasalara saygı öncelikli olacağından, inançların aksi yönünde hareket etmek gerekecektir. Bu ikilem bazı toplumlarda çeşitli uyum sorunlarının kaynağını oluşturabilir. Genel kabullenmeler ve inançlar bireylerin hayatlarındaki tüm tercihleri ve beklentileri etkileyebileceğinden bazen aileyi anlamak, çocuğun bir davranışının altında yatan nedeni fark edebilmek için o toplumun kültürünü çok iyi incelemek gerekli olabilir. Kültürel değerler her zaman açıkça ifade edilmeyebileceğinden derinlemesine araştırma yapmak ve kültürel değerleri tahmin etmek yerine sormak daha yerinde olabilir. Bilimsel araştırmalarda da kültürün etkisini hesaba katmak gerekli olacaktır. Kültürlerin ergen ruh sağlığı üzerine etkileri henüz yeterince araştırılmamıştır. Özellikle göçün, küreselleşmenin, çok kültürlü toplumlarda ya da azınlık gruplarda yaşamanın, coğrafi özelliklerin, dini inançların, vb. etkileri araştırılmayı bekleyen önemli alanlardır.
Farklı kültürel ortamlarda yaşamak ergeni nasıl etkiler?
Toplumların kültürel inançları, alışkanlıkları ve beklentileri sadece ebeveynlikle ve çocuk bakımı ile sınırlı değildir. Örneğin, her toplumun iş yaşamı ile ilgili kuralları, kadın hakları, bireysel özgürlüklerle ilgili beklentileri, cinsellikle ilgili inançları, dini kabullelmeleri farklı olabilir. Göç ve değişen kültürel çevre çoğu zaman kültürel değerleri ve beklentileri de ister istemez bireye dayatacaktır. Bu dayatmaların bazıları zorunlu olarak kabul edilirken (ör, iş yaşantısı ile ilgili), diğerlerinin kabullenilmesi zor olabilir (ör, cinsellikle ilgili inançlar). Bu durum da farklı alanlarda birbirinden uyumsuz, çatışmalı kültürel yaklaşımların bir arada benimsenmesine yol açar.
Öte yandan, ailenin her bir bireyi farklı alanlarda daha fazla uyum gösterebilir. Kişinin kendi içinde ve diğer aile bireyleri arasında yaşadığı bu tutarsızlık aile içi çatışmaları artırabildiği gibi kişide içsel çatışmaları da artırabilir. Tüm bunlar özellikle daha fazla yatkınlık taşıyan bireylerde çeşitli psikiyatrik sorunların gelişimine zemin hazırlar. İki kültür arasındaki farklar arttıkça sorunların şiddeti de artabilir. Bu çatışmalı ortamda kişi sözü edilen nedenlerle çoğu zaman aile desteğini alamamaktadır. Ayrıca, dil ve kültür farkları ve ekonomik güçlükler de çevreden, hattâ sağlık kurumlarından destek almayı zorlaştırabilir. Kültürel değişim sürecinde yaşanan çatışmalar aynı zamanda kişide “bir topluma ait olma” duygusunu tehdit eder ve “kimlik” bütünlüğünde çatlamalar yaşayabilir. Bu etkiler sıklıkla özellikle ergenlik sürecinde yaşanan “kimlik karmaşası” ve “rol bunalımına” benzer belirtilerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Ebeveynler, kimlik karmaşası yaşayan ergenlere ya da sınır kişilik bozukluğu olan erişkinlere benzer şekilde “değişken ve tutarsız davranışlar”, “çatışmalı sosyal ilişkiler”, “dürtüsel davranışlar” sergileyebilirler. Depresyon ve sosyal izolasyon, öte yandan önceki kültürün değerlerine aşırı bağlanma ve yeni kültürü tümüyle reddetme görülebilir. Sonuç olarak, ebeveynlerin ve diğer aile bireylerinin bu süreçten etkilenme düzeyleri ergenin de etkilenme şiddetinin belirleyicisi olur.
Geleneksel toplumların ve çağdaş toplumların ergenlik açısından temel farkları nelerdir?
Sanayileşmemiş, çağdaş yaşam standartlarına henüz ulaşmamış ve yerel inanç sistemlerine ve dünya görüşüne göre yaşamını sürdüren toplumlara geleneksel toplumlar denebilir. Çağdaş toplumlarda ise, yaşam standartları ve ekonomik koşullar daha yüksektir, evrensel değerler, hukuk ve insan hakları önplandadır. Aslında bir toplumu geleneksel ya da çağdaş diye sınıflandırmak ya da birini diğerinden daha üstün olara değerlendirmek doğru bir yaklaşım değildir. Ancak, pek çok toplum bu ayrımın belirgin olarak görüldüğü örneklere sahiptir.
Ergenlikten yetişkinliğe geçiş toplumlara göre farklı şekillerde tanımlanabilir. Örneğin, geleneksel toplumlarda kendi mülkiyetine sahip olma hakkı elde etmek, ailenin kararlarına katılma olanağına ulaşmak yetişkin olmanın göstergeleri olabilir. Öte yandan, çağdaş toplumlarda yasal düzenlemelerle çocuk ve erişkin ayrımı yapılır. Çalışma hakkı, oy kullanma hakkı gibi göstergeler yetişkinliği işaret edebilir. Geleneksel toplumlarda cinsiyetler arası rol dağılımları daha belirgin farklar içerir. Örneğin, kız çocuklarının okula gitmesi, çalışması genellikle desteklenmez. Ayrıca geleneksel toplumlarda ergenlerin genellikle ebeveynlerinin işlerini üstlenmeleri beklenir. Bu nedenle çoğu zaman okula gitmek yerine erken yaşta iş sahibi olabilirler. Böyle bir süreç ergenlik döneminin daha kısa yaşanmasına neden olabilir. Geleneksel toplumlarda evlilik de daha erken olur ve evlenme sonrasında ayrı bir eve taşınmaktansa geniş aile ortamında yaşamak tercih edilebilir. Kültürel inançlar ve gelenekler oldukça kutsal olabilir.
Tüm bu farklar nedeniyle geleneksel bir aile ortamından daha çağdaş ortamlara taşınan, ya da aksi yönde ortam değiştiren bireylerde kültürel etkilerin yoğun baskısı hissedilebilir. Özellikle aile içi çatışmalar artar. Toplum içinde dışlanma, olanakların adaletsiz kullanımı ve damgalama yaygınlaşabilir. Tüm bunlar ergenin gelişimini ve ruh sağlığını doğrudan etkileyebilir. Örneğin, ülkemizde de yaşanan töre cinayetlerinin, belirli yörelerde yoğunlaşan ergen intiharlarının temelinde kültürel nedenler rol oynar.
Marjinal ideolojiler ve terörizm ergenleri nasıl etkiler?
Terörizm “yasadışı bir güç ve şiddet kullanımı ile diğer bireylerin mallarına ve canlarına zarar veren eylemler yapmak ve toplumda korku ve panik havası yaratmak” olarak tanımlanır (Flaherty, 2003). Günümüzde küreselleşmenin sonuçlarından bir diğeri de marjinal ideolojilerin ve terörizmin yaygınlaşmasıdır (Flaherty, 2003). Ekonomik gücü elinde tutan ve bu gücü asimetrik olarak kullanan devletlere karşı özellikle yoksullaşan ve kaynakları tüketilen toplumlarda öfke birikimi olur. Öte yandan, kültürel tektipleşmenin artışı kültürlerin yok olması tehditini ortaya çıkardığından, tepkisel olarak kültürel değerlere aşırı bağlanma ve radikal tutuculuk gelişebilir.
Öfkeli ve tutucu bireyler benzer duyguları ve düşünceleri paylaşan diğer bireylerle biraraya gelerek bir grup oluştururlar. Kimlik bunalımı yoğun, ahlaki gelişimi geleneksel düzeyde olan, kendilik değeri yüksek olmayan bireyler toplumdaki bu değişim ve etkileşime daha fazla öfke ve tutuculukla tepki verirler. Gelişimsel sürecin bir parçası olarak benzer özellikleri gösteren ergenler de bu nedenle bu öfkeli ve tutucu grupların hedefi olmaya adaydırlar. Grup içinde yaşanan ödüllendirme sistemi gruba bağlılığı arttırır. Öte yandan, zaten genellikle sosyal zorluklar ve aile içi çatışma yaşayan bireylerden kurulu bir grup olduğu için bu bireylerin çoğu akranları tarafından dışlanmışlardır ve ebeveynlerinden uzaklaşmışlardır. Bu durum ergeni grup içine daha fazla iter ve tek seçeneği haline getirebilir. Zaman içinde grubun idealleri ve davranış biçimi ergenin idealleri ve davranış biçimi, diğer bir deyişle ergenin kimliği olur. Bu kimlik dışında kendini ‘yok’ olarak hisseder. Grup içindeki liderler ergenin idolleridir. Bu bireylerle güçlü bir özdeşim kuran ergenler bu idollerin her isteğini yapmaya hazır hale gelirler. Terör otoriteye başkaldırının en çarpıcı örneklerinden biridir. Ergenlik dönemi de özerklik arayışının oldukça şiddetlendiği bir dönem olması nedeniyle özerklik ve dolayısıyla kimlik gelişimi sorunu yaşayan ergenler için terör içeren eylemler cazip hale gelebilir. Diğerlerine ‘var’ olduğunu göstemenin bir yolu olarak görülebilir.
Tüm bu nedenlerle ergenleri marjinal ideolojilerden ve terörist eylemlerden korumanın en temel yolu, ergenin bireysel gelişimini desteklemektir. Onun özerkliğini, olumlu kimlik gelişimini ve kendilik değerini arttıran girişimler işe yarayacaktır. Aile içi özdeşim sorunlarının sık görülmesi nedeniyle ergene uygun rol modellerinin gösterilmesi gerekli olabilir. Örneğin, iyi bir sporcu, iyi bir zanaatkar olabileceğini hissettiren ve yol gösteren kişilerin yardımı olabilir. İdeolojilerin kendilerini sürdürme mekanizmalarından biri de ceza yöntemini yoğun bir şekilde uygulamalarıdır. İdeallerin dışına çıkanlar ve grubun çıkarlarına aykırı düşenler için çok şiddetli cezalar öngörülmüştür. Bu yüzden, yasal ve toplumsal koruma sistemlerinin de ergene yardımcı olması gerekir. Bu tür grupların içine çekilen ergenlerin önemli bir bölümünde de ruhsal bozukluklar görülebilir. Etkin bir psikiyatrik değerlendirme ve tedavi süreci de sıklıkla gerekli olacaktır.
KAYNAKLAR
Bates D, Fratkin E (2002). Cultural Anthropology. Paperback/ Pearson Allyn & Bacon..
Flaherty LT (2003). Youth, ideology, and terrorism. Adolescent Psychiatry, 27:29-58
Harwood RL, Schoelmerich A, Schulze, Gonzalez Z (1999). Cultural differences in maternal beliefs and behaviors: A study of middle-class Anglo and Puerto Rican mother-infant pairs in four everyday situations. Child Development. 70(4), 1005-1016.
Larson R, Wilson S (2004). Adolescence across place and time: Globalization and the changing pathways to adulthood. Handbook of Adolescent Psychology 2nd Edition içinde. Ed: Lerner RM, Steinberg L. Wiley pub. 299-330
Moro MR (2003). Parents and Infants in Changing Cultural Context: Immıgration, Trauma, and Risk. Infant Mental Health Journal, 24(3): 240-264
Roberts DF, Henriksen L, Foehr UG (2004). Adolescents and media. Handbook of Adolescent Psychology 2nd Edition içinde. Ed: Lerner RM, Steinberg L. Wiley pub. 487-521.
Tamminen T (2006). How does culture promote the early development of identity? Infant Mental Health Journal, 27(6), 603–605.
Dr. Koray Karabekiroğlu
En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir...
Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez
veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz.
Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.