Aslında ergenlik genel olarak sağlıklı bir süreçtir. Ergenlik döneminde klinik düzeyde sorun görülme oranı yaklaşık %20’dir. Ergenlik süreci temel olarak pek çok becerinin kazanıldığı bir değişim ve fırsatlar dönemi olduğundan, bu değişimin yeterince gerçekleşmemesi ya da gelişim sürecinin yapıcı olmayan yollara sapması ergenlikteki riskler olarak tanımlanabilir. Örneğin, hormonel gelişim karşı cinsle yakınlaşma sürecini başlatır ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara, erken yaşta gebeliğe yönelik riskler taşır. Kimlik gelişimi hızlanır, ancak kendilik değerini olumsuz etkileyen çok sayıda faktör kimlik karmaşasını doğurabilir. Bilişsel gelişim hayatı farklı gözlerle görme fırsatı sunarken, depresif bir ruh halini de beraberinde getirebilir. Öte yandan, bazı psikiyatrik hastalıkların ilk atakları ergenlikte yaşanır (ör, manik depresif bozukluk, depresyon, şizofreni, yeme bozuklukları, madde kötüye kullanımı).
Ergenlik döneminde psikososyal sorunların görülme olasılığını artıran çeşitli etkenler sayılabilir. Bu etkenler bireysel etkenler, aile ile ilişkili etkenler, çevre ve toplumla ilişkili etkenler olarak gruplandırılabilir. Bireysel etkenler temel olarak bireyin genetik altyapısı ile ilişkilidir. Toplumsal nedenler ise çok uzun zamanda oluşan etkenlerdir. Bilişsel işlevler, dikkat becerileri, kimlik gelişimi ve benzeri alanlardaki risklerin engellenmesi, gelişimin hızlanması açısından uygun hedef alanları olabilir.
Öte yandan, aile içi etkileşim biçimi ve aile içi stres etmenleri, özellikle de ebeveynin tutumları da ergenlikte ortaya çıkan psikososyal sorunlarla oldukça ilişkili olabilmektedir. Ergenlik sürecinde yaşanan özerklik, kendilik, kimlik gelişimi, bilişsel, duygusal ve ahlaki gelişim, fiziksel ve cinsel gelişim alanlarında ailenin rolü temel müdahale noktası olabilir.
Ergenlik öncesi dönemde dikkat, duygudurum, dürtü kontrolü, çeşitli bilişsel işlevler alanlarında sorunlar yaşayan bireyler ergenlik sürecinde daha belirgin psikososyal risk altındadırlar. Aile içi ilişkilerde belirgin dalgalanmalar ve değişim yaşayan (ör, boşanma, ebeveyn kaybı) ergenler de benzer şekilde risk altındadır. Ailenin yaşadığı kültürel ortamla uyumsuz inanç sistemleri, değer yargıları da gencin gelişim sürecinde zorlukların artmasına neden olacaktır. Risk faktörleri biraraya geldiğinde toplam risk artar. Özellikle bireysel, genetik riskler taşıyan ergenler çevresel risklere daha hassas ve dayanıksızdırlar. Örneğin, zeka geriliği olan, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan, davranım bozukluğu olan, özgüven sorunları yaşayan, kaygı bozukluğu olan ergenlerin tutarlı, yapıcı, güvenilir bir çevreye ihtiyacı daha yüksektir. Diğer taraftan, silahlara ulaşmanın daha kolay olduğu, güvenliğin daha az olduğu bir çevrede yetişen dürtüsel olmayan bir ergenin der suç işleme olasılığı daha yüksek olacaktır. Bu nedenle çevresel risklerin yüksek olduğu ortamlarda da her ergenin uygun koruyucu önlemler alması kaçınılmazdır.
Bazı risk faktörleri söz konusu sorunların nedeni olmasa da tetikleyicisi, şiddetlendiricisi ya da düzelmesini önleyici roller taşıyabilirler. Örneğin, dikkat sorunu yaşayan bir ergende okul değişikliği tetikleyici bir etken olabilir, özgüven sorunu şiddetlendirici bir etki yapar, zamanı televizyon ve bilgisayar gibi etkinliklerle harcamak da dikkat sorunlarının düzelmesini engelleyici bir işlev kazanabilir. Bazı risk etkenleri de birbirini tetikler. Örneğin, olumsuz aile tutumları gencin özgüvenini daha da olumsuz etkileyebilir ve her ikisi de pek çok psikososyal sorunu şiddetlendirir. Öte yandan, her risk faktörü her birey için, her durum ve zaman için geçerli olmayabilir. Örneğin, şiddet içeren filmleri seyretmek dürtü kontrol sorunları yaşayan çocuklarda daha fazla olumsuz etki gösterir. Erken yaşta fiziksel gelişim göstermek ve ergenliğe daha erken yaşta girmek atletik beceriler ve dolayısıyla özgüven açısından olumlu iken; depresyon, madde kullanımı ve erken yaşta cinsellik olasılıklarını artırdığı için, dolayısıyla özgüven açısından olumsuz olabilir. Bazen risk gibi görünen etkenler gelişimi olumlu yönde de etkileyebilir. Örneğin, tıbbi bir hastalık yaşamak bazı ergenlerin daha erken olgunlaşmasını tetikleyebilir. Aile içi etkileşim sorunları, ergenin ilişkilerdeki sorun alanlarını daha iyi keşfetmesine ve dolayısıyla daha yapıcı ilişkiler kurma yolunda riskleri daha iyi denetlemesine yardımcı olabilir. Bazı risk faktörleri geçici, bazıları kalıcıdır. Örneğin, zeka geriliği, öğrenme bozuklukları çok az değişim gösteren kalıcı sorunlarken, aile içinde yaşanan ekonomik sorunlar geçici olabilir.
Risk etkenlerinin karşısında koruyucu etkenler yer alır. Örneğin yüksek zeka düzeyi ve yüksek bilişsel işlevler çoğu zaman koruyucu olabilir. Diğer yandan, ailenin ergene karşı aşırı katı ya da aşırı gevşek olmayan, tutarlı ve kabullenici yaklaşımı en temel koruyucu etkenlerden birisi olur. Benzer şekilde çocuğun bireysel özelliklerine uygun bir okul ve akran ortamı da koruyucu bir diğer temel etkendir. Ailenin ergenlik sürecinde normal olarak yaşanması beklenen fiziksel, zihinsel, ruhsal ve sosyal gelişim basamaklarını önceden bilmesi, çocuğun değişen önceliklerine ve ihtiyaçlarına hazırlıklı ve duyarlı olması ebeveyne düşen en temel görev olarak belirtilebilir. Ergenin gününü geçirdiği ortamı ve bu ortamlarda ilişkiye girdiği bireyleri tanıyan, ergene olabildiğince özerk hissettirecek derecede serbestlik sağlayan, ancak riskleri yakından takip eden ve gerektiğinde müdahale eden bir ebeveyn daha az sorun yaşayacaktır.
Dr. Koray Karabekiroğlu
En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir...
Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez
veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz.
Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.