Ergenle yaşanan çatışmaları çözümlemek için nelere dikkat etmek gerekir?
Ortak yaşam alanını paylaşan tüm bireyler zaman zaman çatışma yaşarlar. Her türlü sosyal birimin ve kurumun belirli bir karar alma mekanizması ve rol dağılımları vardır. Rollerin net olduğu, kaynakların kısıtlı olmadığı ve ortak hedeflere yönelmiş sosyal birimlerde çatışmalar daha az yaşanır. Aile de benzer etkenlerin rol aldığı ve birey için belki de en önde öneme sahip sosyal yapı olarak düşünülebilir. Aile içine çocuk büyüyüp ergenliğe ulaştığında bireysel becerileri ve öncelikleri de değişmeye başlar. Bu değişim genellikle ebeveynlerin öngördüklerinden daha hızlı olur ve hazırlıksız yakalanabilirler. Bu değişim ile aile içi roller de değişime zorlanır. Karar alırken çatışmalar artabilir.
Bu durumda şu noktalara dikkat etmek çatışmaları azaltacaktır:
Çatışma sırasında amaçlarınızın ne olduğunu düşünün. Çocuğu susturmak ?
Kendinizi haklı çıkarmak ?
Gücünüzü ispat etmek ?
Çocuğun zarar görmesini önlemek ?
Bir çatışmanın ortaya çıktığını fark ettiğinizde, kısa bir süre durun ve düşünün. Öncelikle acaba bu çatışmanın sonuçlanmasını isteyip istemediğinizi değerlendirin. Her ne kadar istemediğiniz bir sonuca yaklaşmış gibi görünseniz de devam eden çatışma ortamı her iki tarafın da aleyhine olabilir. Bu nedenle öncelikle duygularınıza (ör, öfkenize, hayal kırıklığınıza, üzüntünüze) hakim olmaya çalışın. Diğer bir deyişle duygularınız size hükmetmesin, siz duygularınıza hükmedin. Duygu ve düşüncelerinizin farkına varın. Sizi bu duyguları yaşamaya sürükleyen düşüncelerin neler olduğunu keşfedin. Örneğin, kızınız bir erkek arkadaşı olduğunu söylediğinde, aklınızda onun hamile kalabileceği korkusunun geldiğini fark ederseniz, daha sonra bu korkunuzun ne kadar yerinde olduğunu inceleyerek gereksiz yere kaygılanmayabilirsiniz.
Ergenlik dönemindeki çocuğunuzla konuşurken sadece sözlere takılmayın. Beden dilini, ses tonunu da dikkate alın. Onun ne demek istediğini daha iyi anlamaya özen gösterin. Ancak, akıl okumayın. Onun söylemediği şeyleri “sen aslında bunu demek istiyorsun” gibi ifadelerle onu zorlamamaya çalışın. Fakat bazen aslında kastemediği şeyleri söyleyebilir. Yanlış anlamamak için farklı açılardan tekrar sorabilirsiniz. Çoğu zaman tartışan iki kişiyi dikkatle dinlediğinizde aslında ikisinin de aynı şeyi savunduğunu görebilirsiniz. Ama o sırada yaşadıkları duygular düşüncelerinin önüne geçmiştir ve amaç çözüm üretmek değil, duygu boşaltmak olmuştur.
Ergenle iletişimde anahtar unsurlardan birisi de “güven”dir. Ona güvendiğinizi belli edecek sorumluluklar verirseniz ve güveninizi boşa çıkarmadığında ödüllendirirseniz ilişkinizin son derece olumlu etkilendiğini görebilirsiniz. Burada sözünü ettiğim, ona gelişim düzeyini aşan, onu riske sokan ve büyük bir olasılıkla da sorun yaşamasına neden olan sorumluluklar vermek değil. Diğer bir deyişle, örneğin onun daha geç saatlere kadar dışarda kalmasına izin verebilirsiniz, ama erkek arkadaşıyla tatile gitmesine karşı çıkabilirsiniz. Aşırı kısıtlayıcı olmak ya da gereğinden fazla özgürlükçü davranmak güveni kıran sonuçlara yol açabilir.
Çatışma sırasında duyguların dinginleşmesini bekleyin. Gözdağı vermekten, blöf yapmaktan kaçının. Hedefe odaklanın. Yani, sorunlu davranışı ortadan kaldırmayı hedefleyin, çocuğunuzu ortadan kaldırmayı değil. Örneğin, sinirli bir anınızda “bıktım senden, sen adam olmazsın” benzeri ifadeler kullandığınızda onun davranışına değil, bireysel olarak onun kendisine öfkenizi yöneltmiş olursunuz. O da bu sözleri “kendisinin yol olması, yerin dibine girmesini” istedeğiniz şeklinde yaşantılayabilir. Böyle olunca da tartışma büyür ve anlamsız alanlara kayar.
Tartışmalarda eski defterleri açmayın. Bunun için de çözümlenmemiş ve rafa kaldırılmış sorunlar yaratmamaya özen gösterin. Diğer bir deyişle, sorunları ve çatışmaları gecikmeden çözümlemenin yollarını arayın. Ancak yine de çözümlenmemiş sorunlar varsa, yeni bir çatışma sürecinde bu sorunları karıştırmayın. Çünkü bu durum yeni çatışma alanlarını da çözümsüzlüğe sürükler. Aynı zamanda eskiden kalan ve zamanla çözümlenmesi olası sorunların çözümlenmesi konusunda karamsarlığı artırabilir.
Günlük hayatınızdaki stresin farkında olun ve akılcı yöntemlerle stres düzeyinizi azaltın. Örneğin ergenlik dönemindeki bir çocukla tartışan babanın “Sen benim işyerinde ne sıkıntılar yaşadığımı biliyor musun?” diye söylendiğini sıkça duyabilirsiniz. Bu soruya ergenin verebileceği hiç bir yanıt yoktur. Çünkü bilmiyordur . Bu nedenle bu sorunun tartışmada yeri yoktur ve ergeni sindirmekten başka bir işe yaramaz.
Sık yapılan hatalı tutumlardan birisi de ergeni “tecrübesiz” olmakla suçlamaktır. “Sen daha ne yaşadın ki”, “Ben senin yaşındayken” gibi ifadeler içeren sözler ergenle iletişimi güçlendirmeyi değil, ergeni yoksaymayı amaçlar. Ergende çaresizlik ve öfke yaratmak dışında pek bir sonuç doğurmaz.
Ergenlerin en hoşlanmadıkları ve aradaki iletişimi koparan yaklaşımlardan biri de onlara “nasihat çekmek”tir. “Ben senin yerinde olsam şöyle yapardım.” gibi sözlerin karşılığı “Sen benim yerimde değilsin, nerden bileceksin.”den başka birşey değildir.
Son yıllarda iletişimi koparan önemli hatalardan bir diğeri de “aşırı demokratik” aile tutumlarıdır. Tabii ki, gerçek demokratik tutumların zararı olmayabilir. Ancak ailelerin önemli bir bölümü “Biz demokratik bir aileyiz. Çocuğumuzun istediği herşeyi yaparız. Onunla arkadaş gibiyizdir” derken demokrasiyle disiplinsizliği birbirine karıştırabilirler. Gencin aykırı tutumlarını ve zaman zaman davranım sorunu haline gelen davranışlarını hoş görmek ve bir yaptırım uygulamamak da gence zarar vermektir. Bu gençler kendilerini çoğu zaman boşlukta hissedebilir ve riskli eylemleri denemeye daha meğilli olabilirler.
Aslında hemen herkes bir eylemi gerçekleştirirken ve bir düşünceyi savunurken kendine göre haklı sebepleri vardır. Herkes kendi çıkarını –bilerek veya bilmeyerek- gözetir ve bu nedenle herkes aslında iyi niyetli olarak görülebilir. Her suçun aslında pek çok sebebi vardır ve böyle bakılınca asıl suçlu bu sebeplerdir. Bu nedenle, çatışmaları çözümlemek için akılda tutmak gereken üç noktayı daha vurgulayabiliriz.
1. “Haklı” ya da “haksız” çatışmasına girmeyin.
2. Suçlu, sorumlu aramayın.
3. “iyi niyet, kötü niyet” değerlendirmesi yapmayın.
Dr. Koray Karabekiroğlu
En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir...
Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez
veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz.
Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.