Okul çağı çocukları, ergenler ve erişkinlerde depresyonun birincil belirtileri; mutsuzluk, ümitsizlik duyguları ve duygudurum değişiklikleridir. Sinirlilik veya öfke, sürekli üzüntü ve çaresizlik hisleri, sosyal çekilme, engellenme ve eleştiriye artan tahammülsüzlük, artmış veya azalmış iştah, uykusuzluk veya aşırı uyuma, sözel agresyon, patlamalar veya yoğun ağlama, konsantrasyon zorluğu, yorgunluk ve enerji kaybı, olağan tedavilere cevap vermeyen fiziksel şikayetler (baş ağrıları ve karın ağrıları), günlük faaliyetlerde, sosyal olaylarda, okul ve ev ortamında her zamanki işlevselliğinin gerisinde kalma, değersizlik veya suçluluk duyguları, düşüncelerini odaklayamama, ölüm veya intihar düşünceleri görülebilir. Küçük çocuklarda görülen depresyon özellikle René Spitz’in tanımladığı anaklitik depresyon olgularıyla gündeme gelmiştir (Spitz, 1946). Spitz, hapishanede doğan ve 8-9 aylık olduklarında annelerinden ayrılan çocuklarda gözlenen beslenme sorunları, gelişimde duraklama, kilo kaybı, ağlama atakları vb. belirtileri “anaklitik depresyon” olarak tanımlamıştır. Daha sonraki yıllarda bebeklerin de erişkinlere benzer bir klinik görünümleri olmasa da benzer biyolojik mekanizmalarla depresyon geliştirebilecekleri anlaşılmıştır.
0-3 yaş tanı sınıflandırma sisteminin yeri versiyonunda (DC:0-3R) bebeklerde görülen depresyon ölçütleri bir miktar değiştirilmiştir. Örneğin, daha önce duygudurum bozuklukları içerisinde ele alınan “uzamış yas reaksiyonu” sınıflandırmadan çıkarılmıştır. Öte yandan, yeni versiyonda depresyonda psikiyatrik belirtilerin gün boyunca sürmesi gerekli görülmemektedir. Ayrıca, oyun içerisinde gözlenen kendine zarar verme temaları, suçluluk ve değersizlik ifadeleri de ölçütler arasına dahil edilmiştir (Guedeney, 2007). Bazı yazarlar 18-20. ayın depresyon gelişimi için alt yaş sınırı olarak görürler. Bu yaştan daha küçük çocuklarda depresif düşüncelerin gelişebilmesi için gerekli bilişsel altyapının henüz hazır olmadığını öne sürerler. Ancak yaş sınırı oldukça tartışmalı bir konu olmayı sürdürmektedir. Çünkü depresyon belirtilerinin yaşla değişen özellikleri ve bu belirtilerin ne zaman bir psikiyatrik tanı konacak kadar şiddetli olduğuna kadar vermek 1-2 yaş çocuklarında oldukça zordur. Öte yandan, bu yaş grubunda depresyon belirtileri travma sonrası stres bozukluğu, bağlanma bozuklukları gibi bozukların belirtilerine ya da gelişimsel davranış değişikliklerine çok benzer.
Depresyon belirtileri çocuktan çocuğa çeşitlilik gösterebilir. Genellikle gelişimin normal süreçleri gibi algılanıp tanı ve tedaviden yoksun kalınır. Sıklıkla saldırgan, sinirli davranışlarla maskelenmiş depresyona dikkat etmek gerekir. Aslında çoğu küçük çocuk erişkinlere benzer mutsuz ruh hali ve üzüntü sergiler, ancak farkları bu durumu daha çok yüz ifadeleri ve beden duruşları ile göstermeleridir. Genellikle mutsuz, keyifsiz ruh hali sabah saatlerinde daha belirgindir. Olağan saatinden en az 1-2 saat önce uyanmalar görülebilir. Kilo kaybı, anoreksi, aşırı ya da uygunsuz suçluluk duyguları eşlik edebilir.
Çocukluk depresyonu günlük üzüntülerden farklıdır. Çocuğun sadece üzgün veya mutsuz görünmesi onun depresyonda olduğu anlamına gelmez. Ancak bu belirtiler sürekli, yaygın ve zarar verici hal aldığında ve çocuğun sosyal aktiviteleri, ilgileri, okul derslerini ve aile yaşantısını etkilemeye başladığında, depresyondan bahsedilir. Akılda tutulması gereken depresyonun çok ciddi bir bozukluk olmakla birlikte tedavi edilebilir bir hastalık olmasıdır. Okul öncesi dönemde, dil gelişimi ve sözelleştirme yeterli değildir. Yaşam olayları ve değişiklikler önemlidir. Depresyonu saptamada oyun önemlidir. Bu dönem çocuğunda davranışsal alanda agresif hareketler, aşırı hareketlilik depresyon belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Yine içe kapanma, gece korkuları, bedensel belirtiler, varsanılar, kilo değişiklikleri, irritabilite, uykusuzluk, konsatrasyon güçlükleri, intihar düşünceleri ve yaşıt ilişkilerinde bozulma görülebilir. Okul öncesi dönemde %0,9, okul çağında %1,9 ve ergenlik döneminde %4,7 çocuk depresyon geçirmektedir. Depresyon 10 yaşın altında erkeklerde daha fazla iken ergenlikle birlikte bu oran eşitlenip, 16 yaş civarında kızlar ortalama 2-3 kat riskli hale gelir. Bipolar bozukluk (manik depresif bozukluk, iki uçlu duygudurum bozukluğu) ergenlerde, çocuklara göre daha sık görülür. Çocuklarda olduğunda ise çok daha yoğun ve karmaşık bir tablo olabilir. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk veya davranım bozukluğu ile örtüşebilir.
Dr. Koray Karabekiroğlu
En iyi 1024x768 çözünürlükte görüntülenir...
Bu sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Dr. Koray Karabekiroğlu'na ait olup; kendisinden Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez
veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz.
Kaynak göstermek ve bilimsel kurallara riayet edilmek kaydı ile alıntı yapılması mümkündür.